Her birimizin birbirimizden farklı olduğunu; düşüncelerimizin, hayallerimizin ve hedeflerimizin her birimize özel olduğunu hepimiz düşünmüşüzdür. Peki ya birbirimizi daha iyi anlayabilmek adına ortak yönlerimizde buluşma çabalarımız bizlere neler kattı ve ne gibi sonuçlar ortaya çıkardı hiç düşündünüz mü ? Bu yazımda sizlere kötü durumlar karşısında birbirimize benzer olarak neler yaptığımızı ve genel olarak düşüncelerimizin nasıl şekillendiği ile ilgili bir bilimsel çalışmadan bahsedeceğim. Yani ‘’Kübler-Ross Modeli’’nden.
1969’lu yıllarda Amerika’da çalışmalarına devam eden Psikiyatrist Kübler Ross o dönem hastalıklarının bir tedavisi olmayan veya hastalığı ileri derece ilerlemiş olan kişiler üzerinde bir araştırma yürütmüştür. Bu araştırmaya göre ölümle (genelleyecek olursak kötü bir durumla) karşılaşmış kişilerin bu durumu çözmek veya üstesinden gelebilmek için 5 adımda gerçekleşen bir duygu evresinden geçtiğini saptamıştır. Kübler-Ross’ta işte bu evrelerden ve ortak özelliklerinden yola çıkarak kendi ismiyle anılan ‘Kübler -Ross Modeli’ teorisini ortaya atmıştır.
Bu modele göre kötü durumlarda beynimizde ilerleyen mekanizma şu şekildedir:
1-İnkar: Bu evrede genellikle beynimiz kaybı kabullenmeyi ve durumun gerçekliğini reddeder. Olanları gerçekleşmemiş sayma eğilimindeyizdir.
2- Öfke/Kızgınlık: Durumu düşündükçe öfke seviyemiz artabilir. Bazılarımızda ve bazı zamanlarda bu öfke kendimize yönelik olsa da çoğu bireyde çevresine yöneliktir.
3- Pazarlık: Öfkenin sorunun çözümüne dair bir fayda sağlamadığının farkına vardığımızda ortaya çıkan bir durumdur. Genellikle bu evrede sorunun çözümü için kadere veya üstün güce yönelim söz konusudur.
4- Depresyon: Tamamen güçsüz hissetmeye başlamamız ve durumun iç açıcı olmamasının net bir şekilde idrak edilmeye başlanması ile bu evre ortaya çıkar.
5- Kabullenme: Olumsuz duygularımızın inişe geçtiği güçsüz hislerin bir nebze de olsa geride kaldığı nötr ruh halidir. Kabullenme aşamasında içinde bulunduğumuz durumdan ziyade geleceğe bakmaya başlarız.
Kübler Ross bazı insanlarda bu sıralamanın değişebileceğini, hatta bazı evrelerin atlanabileceğini de belirtiyor ancak genel çoğunluğa bakınca bu araştırmanın doğruluk payının bir hayli yüksek olduğu görülüyor. Sonuç olarak ufak tefek farklılıklar olsa da Kübler Ross’un bu çalışması yas sürecini doğru şekilde anlamlandırmamızda büyük katkı sağlıyor ve bu anlamlandırma sayesinde kendi yas sürecimizi daha erken çözüme kavuşturma şansını bizlere sunuyor. Bu süreci anlamlandırmanın verdiği gücün sizleri mutluluğa ulaştırması dileklerimle…