Ceyl’an Ertem… Adının yazılışındaki anlam gibi yaşadığı “an”ların güçlü sesi. Müzikteki efsane kadınlar arasına şimdiden girmiş bir isim. Kaldı ki daha müzik yolculuğunu yarılamış bile sayılmaz. Onun sesinden dinleyeceğimiz onlarca yeni şarkı demek bu. Rengarenk olan sadece kıyafetleri değil ruhu da aynı zamanda. Hiç kimseye benzemiyor kendinden başka. Şarkılarında da her renk var. Neşe, umut, keder, isyan, aşk, huzur, endişe, mutluluk… Şimdi biz onun hikayesini ve bugüne dek kalbimize dokunan seslerini anlatmaya çalışacağız dilimiz döndüğünce.
Bu güzel kız Adapazarı’ından merhaba diyor hayata. Kızılderili ruhlu bir genç kız o. İçinde özgürlük tutkusu daim olan ve küçük odasında kendisine vaat edilen günleri bekleyen. Bu yüzden sesini duyurmaya çalışması henüz 12 yaşında. Belediyenin çocuk ve gençlik korosunda başlıyor diyebiliriz müzik macerasına. Piyano ve gitar eğitimlerinin ardından içinden gelen müziği yapabilmek için olması gereken şehrin İstanbul olduğuna karar verip bu masalsı şehirde yerini alıyor. Akademi İstanbul, Müjdat Gezen Sanat Merkezi müzikal şarkıcılık ve Batı müziği eğitimlerinin ardından Yıldız Teknik Üniversitesi Sanatsal Tasarım Fakültesinde duyusal sanatlar bölümünde müzikoloji eğitimi alıyor. Akustikhane programında, başladığı hiçbir okulu tamamlayamadığını itiraf etse de bu akademik geçmişin bu noktaya taşıdığı şüphesiz.
Bunca biyografik bilginin ardından duyguları, müziği, şarkıların satır aralarını konuşabiliriz. “Anima” Ceylan Ertem’in ilk müzik grubu. Tuncay Korkmaz ile birlikte 2000 yılında kurulan grubun üyelerinden Murat Çopur hala Ceylan Ertem’in yol arkadaşı. 2006 yılında “Animasal” isimli albümü piyasaya çıkıyor.
“El kadar bir kızım” “Yağmurla gelen” “Joker” gibi hem duygusal hem enerjik toplam 14 şarkıdan oluşan albüm ile dönemin trendi rock müzik seven gençler arasında popüler oluyor. Fakat ortak bir karar ile 2007 yılında müzik tarihinin tozlu arşivinde yerini alıyor Anima. Bu albümdeki “Kızılderili Ruhu” şarkısından ayrıca söz etmeliyiz. Yekta Kopan ile yaptığı söyleşiden öğreniyoruz ki bu şarkı Ceylan Ertem’in 17 yaşında kendi odasına rahatsızlığı dolayısıyla dışarı çıkamazken yazdığı bir umut şarkısı. Sözlerine kulak verince bu küçük kızın hayallerine dokunabiliyoruz ve bugün geldiği noktada nasıl büyük bir başarı elde ettiğini görebiliyoruz. Herkesten farklı sesi ile Fransa ve Almanya ve Hollanda’daki alternatif müzik gruplarının da dikkatini çekiyor ve onlarla kısa süreli çalışmalar yapıyor.
2010 yılında ilk solo bir albüm geliyor. “Soluk” anlamlı bir seri şekilde devam edecek albüm isimlerinin ilki olarak oldukça isabetli bir seçim. Müzik dünyasına ve kendi müzikal yolculuğunda yeni bir soluk olarak kendi adıyla adımını atıyor Ceylan Ertem. Üstelik epey kalabalık bir başlangıç. 40’ı aşkın müzisyenin katkısı ile hayata geçiyor. Kimler yok ki Şevket Akıncı, Oğuz Büyükberber, Ayşe Tütüncü, Çağrı Sertel, Ozan Musluoğlu, Alp Ersönmez, Cihan Mürtezaoğlu, Kardeş Türküler, Gevende grubu ve daha nicesi.
Bu albüm için Hafifmüzik için verdiği röpotajında şöyle diyor;
“Soluk” caz ve akrabası müzikleri çok dinlediğim bir döneme denk geldi. Sıklıkla kendi şarkılarımı söylemiştim. İlk albümde düzenlemeler ve çalımda çok isim vardı. 50 ayrı müzisyen çalmıştı.”
Albümde “Gönül Dağı”, “kızılcıklar oldu mu” yeniden yorumların dışındaki parçalar Ceylan Ertem’e ait.
Ben kendisi bu albümdeki Nazım’a şarkısı ve klibi ile tanımıştım. Sadece iyi şarkı söyleyen değil söylediğinde bir şeyler anlatan bu güzel kadına o şarkıyla hayran olmuştum ilk. Şarkıda Nazım’ın sesinden “Hava kurşun gibi ağır, bağır bağır bağırıyorum” dizlerini tüylerimiz diken diken, dinledikten sonra Ceylan alıyor eline mikrofonu;
Düşüyor hüzün
Sapsarı yüzün
Yürüyoruz taşta yalın ayak
Gökyüzü uzak
Özgürlük hasretiyle yanıyor yürek
Tutuşmuş harfler
Kelimeler eriyor
Mum izlerinde
Önüne geçilir mi sellerin
Mavi gözlü devlerin
Aaa asla
Ooo asla
Ooo aslaaa
Aslaaa aslaaa
Ooo aslaaa Asla bu ormanı yakamazsın
Asla bir korkak olamazsın
Asla kavgaya doyamazsın
Asla olanı yok sayamazsın
Asla suskunsan işime yaramazsın
Aslaaa
Aslaaa
Aslaaa…
Ceylan Ertem 2012 yılında ikinci solo albümüyle “Ütopyalar güzeldir” diyor bize. Soluk’un kalabalıklığına göre daha küçük bir aileyle çalışılmış bu albümde. Ceylan Ertem’in bugüne kadar gelen çekirdek kadrosu diyebiliriz. Cenk Erdoğan, Murat Çopur, Alp Ersönmez, Ediz Hafızoğlu, Gökhan Sürer bu isimlerden bazıları. Albüme ismini veren “Ütopyalar Güzeldir” şarkısının sözü ve müziği Ferhan Şensoy’a ait. Ceylan Ertem öyle güzel yorumlamış ki uzun süre onunla özdeş anıldı. Ütopyalarımız… Ne tatlı bir düş ne imkansız bir hayal ama inanması ne güçlü bir hal.
Egosit okur sitesi için Deniz Durukan’a verdiği röportajda kendi ütopyası sorulduğunda şu cevabı veriyor;
“Bu şarkı aynı zamanda albümün adı olduğu için herkes bunu soruyor. Bir yandan da yanıtlaması zor bir soru. En son şöyle cevap vermiştim: O güzellik yarışmalarındaki kızlar gibi, dünya barışı falan gibi söylemlere girmek istemiyorum. Barış yani. Kendinle barış, çevreyle barış… Bu topraklarda sürekli aldığımız o kötü haberlere bakınca ütopyanın bir gün gerçekleşmeyeceğini bilsen bile buna ısrarla, umutla bağlı olmak hali gibi. Maalesef politik ortamlar nedeniyle bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bilsem de bu ütopya her zaman devam edecek. Benim ütopyam şu demek istemiyorum. Ya da mesleğimle, içimdeki aşkla ilgili ütopyadan söz edemiyorum.”
Biz yine de her dinlediğimizde kendi ütopyalarımızın var olma ihtimalini düşlüyor ve o inançla dinliyoruz Ceylan’ın enfes sesinden bu güzel şarkıyı.
“Ne Olursan Ol Gelme” parçasında yüreği sevgi dolu tüm insanlara haydi gelin derken kötüysen dur gelme diyerek kendi dünyasına kimleri istediğini de net şekilde belli ediyor.
Mabel Matiz’in “Cennetin Irmakları” Ceylan’ın sesinden bir başka akıyor. Kaidelerin var olduğu dünyamızda kırılan “İstisna”ların hüzünlü hikayesini dinliyoruz rengarenk “orman”ından geçerken. Bir kadının kahramanı olmak isterdim diyor “Ertesi Gece”de. Bugün müzik dünyasının güçlü kadın karakterlerinden biri olarak pek çok kadının kahramanı olacağını tahmin eder miydi acaba?
Sahi bu “kaçıncı yarın” güneşin ışığıyla çabaladığımız? Zaman ilaç mı yoksa kalbini yavaşça yaran yoran bir bıçak? “Ne güzel gün” bu sorulara yanıt bulmak için Ceylan’ın sesiyle yolculuğa çıkmak.
Aynı şarkı içinde dahi sakin, usulcacık fısıldarken şiirini birdenbire hızlanabiliyor yaşamın hırsıyla. Bu tutarlı olmama hissini seviyor Ceylan Ertem aslında. Deniz Durukan’a verdiği röportajda bu durumu şöyle tarif ediyor;
“Yaşadığınız şeyler, dinledikleriniz yaptığınız albümü etkiliyor. Mesela; hiçbir zaman Bülent Ortaçgil gibi olamayacağım. Çok saygı duyuyorum kendisine. Yaptığı her şey çok iyi ve tutarlı. Birçok müzisyende var bu durum. Şarkı sözleri çok güzel, müzikler de öyle. Ama ben o tutarsız hali de tutarsızlıkları da seviyorum.”
Bu tutarsız kadının annesi duyup daha fazla üzülmeden devam edelim biz albümleri kovalamaya. 2014 yılına geliyoruz. “Amansız Gücenik” albümü ile karşımızda bu kez.
İsmin hikayesiyle başlayalım. Edip Cansever sevdalısı sanatçımız. “Yaşasaydı muhtemelen kapısında yatıyor olurdum” diyecek kadar. İşte amansız bir gücenik olma hali sevgili Edip Cansever’in “Ben Ruhi Bey Nasılım” şiirinden geliyor.
“Nerdeyim
Kelebeklerden dokunuşlar alan bir yaprak gibi inceyim/
Para bozduranların az çok bildiği
Adres soranların gene bildiği
Bir sokakta bir aşağı bir yukarı
Saatlerce dolaşanların hemen hemen bildiği
Amansız bir güceniğim.”
Tüm albüm isimleri o dönem hissettiği duygu durumları, dönemi yansıtıyor. Adında geçen “An” gibi olduğu anda yaşayan bir kadın Ceylan Ertem. Ne düşünüyorsa ne hissediyorsa onu olduğu gibi o an söyleyen. Samimiyeti de buradan geliyor. Sahnede her söylediği şarkıda bir karaktere bürünüp kendinden geçişi de bu yüzden.
Zaten kendisini bir hikaye anlatıcısı olarak tanımlıyor ve şöyle söylüyor Gülenay Börekçi’nin sorularına verdiği cevapların birinde;
“Ben bir hikâye anlatıcısıyım. Müzisyenlerin çoğu böyledir. Bile İsteye’deki kadın asla ben değilim, hiç öyle bir aşk yaşamadım. Çok isterdim ama yaşamadım. Birçok şarkıdaki kadın ben değilim; özellikle bu albümde… Hikâye anlatıcılığını sevmemin sebebi, başka biri olmama izin vermesi. Mafyanın yanında çalışan bir genç çocukmuşum gibi hissederek yazdığım şarkım var. Bir şarkımı biseksüel olduğumu hayal ederek yazdım. Bir kadına âşık olsam nasıl hissederdim, bunu düşündüm. Yahut erkek doğsam… Başka birinin yerine geçmek çok eğlenceli, öğretici bir şey; oyun gibi.”
Onun oyunlar oynadığı dünyaya amansız bir gücenik olarak adım attığımızda “Hırpalandı Mayıs” karşılıyor bizi. Yaşanılan döneme bir isyan bayrağı bu şarkı. Ne çok acı çekildi ne çok can yitti. “Hırpalandı Mayıs” diyor Ceylan o günlerin türküsünü söylerken. Hürriyet Kelebek ekinde yer alan söyleşisinde bu tarz şarkıların nedenini şöyle açıklıyor. Katılmamak mümkün değil;
“Biri sana tokat atarsa çığlık atarsın, biri haksızlığa uğrarsa savunursun, biri kalbini parçalarsa ağlarsın, âşık olursan gülümsemeden duramazsın… Hayat devam ettiği sürece gördüklerim bana ilham olmaya devam edecek. Duyarsız kalmamızın imkânsız olduğu günlerse şarkı, türkü olup evreni dolaşmayı sürdürecek.
Neşet Ertaş’ın, Aşık Mahsuni Şerif’in kemiklerini sızlatmayın kardeşlerim! Müzik hani başkaldırıydı, hani isyandı, hani ağıttı, hani dermandı?”
Haksızlıklara, zalimlere bağıra çağıra isyan etsek de “umut var” demeyi de ihmal etmiyor. Sonuçta “Bile isteye” yaşadığımız her şey. Aşklarımız da, hatalarımız da. “Naif” çocuklardık halbuki biz. Cem Tuncer ile ortak bir çalışma sonucu ortaya çıkan “Bu bardak dolsun”un ise bambaşka bir havası var. Ezan sesi ve gitar sesinin aynı masaya dolduğu bir sofraya oturuyoruz hep birlikte ve çınlatıyoruz bardakları bazen keder bazen neşeyle.
13 şarkılık bu projede çok sevdiği Yıldız Tilbe’nin iki şarkısı yer alıyor. “El adamı” daha geniş kitlelerin Ceylan Ertem ismini keşfetmesini sağladı. Yıldız Tilbe’nin çok sevilen bu şarkısı Ceylan’ın yüreğinden yükselen sesle bambaşka bir tat bıraktı. O dönem hayranlarından kendi şarkılarını da sahnede söyleyen bu sesi Yıldız Tilbe öyle çok seviyor ki ona bir hediye vermek istiyor. Şaşkınlıkla telefonda ilk önce kandırıldığını düşünen Ceylan Ertem’i havalara uçuran o enfes hediye “Kahroloji” böyle güzel bir anıyla yerini alıyor albümde.
E o zaman hadi dolsun bardaklar açalım biraz daha müziğin sesini, sevelim dikenlerimizi gülleri de boş verelim güller sanki çürümeyecek mi?
2015 Kasım’ına Ceylan Ertem’in bizim için hazırladığı bir karışık kasetle merhaba diyoruz. Canlı çalınıp kaydedilen bir cover albüm “Yuh!”
Şarkıları seçerken nelere dikkat ettiği sorulduğunda kendisinden aldığımız cevap şu şekilde;
“Protest parçalar… İsyan olduğu aşikâr. Evet. O kadar dert var ki müziğin sorunlarından bile konuşamıyoruz. Dünyada savaş söz konusu keza ülkemizde de kadın cinayetleri artmış, gazeteciler hapse atılmış ya da müzisyenler susturulmaya çalışılıyorken böyle bir repertuvar seçtim. Kadın cinayetleri için Bergen’den bir şarkı aldık örneğin…”
Müziğin bir derdi olması gerektiğine inanan bir sanatçı Ceylan Ertem. “Böyle gördüm ben büyüklerimden” diyor “böyle öğrendim”
“Memleketin hali kötü olduğu zaman ben de çok kötüyüm. Halk gülüyorsa gülebiliyorum. Çok doluyum, öfkeliyim ve üzgünüm. Barıştan yana olmayan bu tavır beni çileden çıkarıyor. İnsanın insana ettiği zulüm Ceylan’ı delirtiyor. Çok şeye üzülüp, çok şeye kızıyorum aslında. Ceylan çok konuşuyorsun, çok paylaşıyorsun eleştirisi alıyorum. Nasıl susayım ki? Birileri artık beni sevmeyecek, desteklemeyecek ya da dinlemeyecek diye haksızlığa susamam.”
“Yuh” albümü için seçilmiş tüm parçalar bu duyguyu tüm kuvvetiyle yansıtıyor. Ahmet Kaya’nın Mapushane İçinde parçasıyla zulme isyan ediyor. Bergen’in “Bir erkek yüzünden” eseri onun kadın sesinde hayat buluyor yeniden. “Oyuncak Dünya” ile gitarın altın çocuğu Yavuz Çetin’e selam gönderiyor. Şarkının girişinde duyduğumuz Yavuz’un sesi ile bir başka hüzünleniyoruz.
“Odam Kireç Tutmuyor” Türküsünü bir de Ceylan Ertem’in berrak sesiyle dinliyoruz. “Arka Mahalle” de dolaşırken “Beynimiz zonkluyor” dünyadaki olayların akışını düşünmekten. Mehmet Güreli’nin Uçurtma’sı nasıl da güzel havalanıyor yeniden gökyüzünde Cihan Mürtezaoğlu ve Ceylan Ertem’in elinde. “Son bakış”ların derin hüznünü yüreğimize salan sanatçı biriktirdiğimiz tüm öfke, isyan ile “Yuh Yuh” çekiyor şarkıda.
Bu albümle müzik dünyasında yer aldığı çizgiyi iyice kalınlaştıran Ceylan Ertem safımız belli olsun diyor adeta.
Bunca isyanın, hüznün ardından “Yine De Amin” diyor sanatçımız. Albümün isim annesi bu kez Sinem Sal. Edebi yönüyle hayran olduğu Sinem Sal aynı zamanda yakın arkadaşı. Şiir kitabının ismini de severek vermiş dostuna. Albümün ruhuyla da öyle güzel örtüşüyor ki.
Ceylan Ertem için ruh meselesi önemli. Burada ilk şarkılarından “Kızılderili ruhu”nu da yeniden hatırlayalım. Şarkılarının her yönüyle hissettiği gibi duyulması için tüm ekibi toplayıp şehir şehir gezecek kadar. “Amansız Gücenik” albümü Çeşme’de kaydedilmiş mesela. Bu albüme ev sahipliğini yapan yer ise Gaziantep. Nedenini şöyle açıklıyor Yekta Kopan’a verdiği röportajda;
“Çeşme’de eski Ajda Pekkan, Sezen Aksu plakları çok dinliyordum.O şarkıların tınısı çok farklı geliyordu. Ya bunlar nasıl böyle diye sorduğumda “o zaman tüm ekip aynı anda canlı çalıp kaydediyordu.” Dediler. E o zaman bir dahaki albümde biz de öyle yapacağız dedim”
Dediğini de yapıp tüm ekibi toplayıp Gaziantep yollarına düşüyor. Kayıtlar Gaziantep’teki Gaziantep Üniversitesi’ne ait Mavera Kongre ve Sanat Merkezi‘nin konser salonunda canlı çalınarak gerçekleştiriliyor.
Volkan Öktem, Alp Ersönmez, Adem Gülşen, İstanbul Strings gibi Türkiye’nin birbirinden yetenekli müzisyenlerinden kurulu 25 kişilik kadro Gaziantep’teki konser salonunda 5 gün boyunca ‘Yine de Amin’in oluşmasında emek veriyor.
Ceylan Ertem’in çekirdek müzik ailesi Cenk Erdoğan, Can Güngör, Baran Göksu, Can Akyal, Berk Kula ve İpek Balaban onun bu hayalini gerçekleştirirken daima yanında. Albümün seslerine geçmeden önce Kapak resminden bahsetmemek olmaz. Ressam Taner Ceylan’ın “Ten Kafesi” isimli resmi süslüyor. Şimdi neler söylüyor bize Gaziantep’ten uzanan sesler kulak verelim.
“Efsunlu Dünya”nın sırrını paylaşıyor insan zalim, insan alim, insan bir bilmece diyor. Ama sen korkma, acı sancı yara muhteşemdir, doya doya sarıl onlara. Yaralarımıza sarılıyor devam ediyoruz biz de yola.
Hayalinde oluşturduğu bir kadına yazdığını söylediği “Nilüfer” şarkısında albümün can alıcı cümlesi karşılıyor bizi. “Sahici ruh, cihanda sulh, gözümde yok başka hayal..” Açma der miyiz çiçeğe, uçma der miyiz güvercine? “Beni böyle bilme” diyerek anlatıyor kendini sevenlerine.
Albümün sanırım en sevdiğim şarkısı “İnadına” Bulanık sularda umutla sarıldığımız hayallerimizi ne güzel anlatıyor güzel sesiyle. Böyle böyle öğrendiğimiz, ektiğimizi biçtiğimiz hayatlarımızda inadına hayal kuruyoruz işte.
Sıla’nın Ceylan’ın sesine armağan ettiği iki şarkı yer alıyor. “Esmer” ve “Kovdum” Bizi rahat bırakıp kiraya çıksın istediğimiz düşüncelerimiz, defalarca kovmamıza rağmen hayatımızın olmazsa olmaz yerinde olan suretler hepsi el sallıyor bu iki şarkıdan.
Yine de Yaz demeyip kış demeyip “Sevmek gerekli” Yıldız Tilbe ne kadar “hiçbirşeyimsin” dese de aşk gaddar, aşk bir yanılgı aşk bir oyun, aşk bir yenilgi, kanımızda gezinen gizli bir zehir mi emin olamıyoruz. “İzin” vermiyor kurtulmamıza. E napalım biz de “Bırak Kendini” diyen Ceylan Ertem’i dinleyip payımıza düşeni bulmak için. Ve inanıyoruz daima sevgiye ve emeğe.
Buraya albümün hikayesini de koymalıyım. Hem canlı kayıt macerasına ortak olalım hem de emeği geçen tüm isimleri yeniden saygıyla analım.
Çok değerli bu sözler, çok içli bu sesler. Her birinde gerçekten sevgi ve emek var çünkü. Bu yüzden çok seviyoruz Ceylan Ertem’i sesini, sözünü, samimiyetini, açık yüreğini. Bunu duymuş gibi 2018 yılı sonunda karşımıza çıkıyor yeniden “Seni Senin Gibiler Sevsin” Önce anlayamıyoruz. Bu bir dua mı beddua mı?
Tiyatro yazarı Özen Yula bu kez isim babası. Bir röportajında albüm isimlerinin anlamını şöyle dinliyoruz kendisinden,
“Geçen yıl okudum Özen’in bu cümlesini ve aklıma kazındı. Sohbet içinde de kullanmaya başladım. Tıpkı ‘Yine de Amin’, ‘Amansız Gücenik’ ve ‘Ütopyalar Güzeldir’ cümlelerini kullandığım gibi. Bir dönem hayatımda önemli saydığım bu kelimeler mutlaka albüm isimlerim olsun istiyorum. Ve sanki herkes de çok yakın hissediyor bu cümlelere kendini. Bir anda yayılıyor ve kocaman bir çetenin sloganına dönüşüyor, sanki.”
Biz de çok seviyoruz bu ismi. Ve dilimizde en tarafsız dua oluyor kısa zamanda “Seni senin gibiler sevsin” Hatırlayalım 2. Albümünde de “ne olursan ol gelme, kötüysen dur gelme” diye seslenmişti dinleyenlere. Bu düşünce bütünlüğünün altı yıldır değişmediği belli. Haklı da. Diyecek lafımız yok.
Albüm içeriğine gelince nice güzel isim karşılıyor bizi. Mabel Matiz, Sibel Algan, Sıla Gençoğlu, Mehmet Güreli, Cihan Mürtezaoğlu ve Ceylan Ertem’in “kahramanım, çocukluk dostum, dert ortağım, şifacım, ezginin ve şiirin büyücüsü” diye nitelediği Sezen Aksu’dan izler var. “Bunları boşver, olan yine olan olur, başka bir aşkla yeniden umulur” avuntusunu veren “Peri” açılış şarkısı. Nihayetiyle kederle neşe kan kardeşi değil mi? Gerisi “Nafile Kelam” Ellerimle boyadım “Putlar yaptım” her bir sevda sözünden derken arkadaki Akdeniz ezgileri tatlı tatlı tınlıyor kulaklarımızda.
“Anonim Sevgili” de dinlediğimiz “insan etinden hayal olmaz” sözü albümle birlikte hediye gelen Ceylan Ertem posterine eşlik ediyor.
Ey gün yüzü, hadi gel zordayız. Bak buradayız “Duydun mu?” diye sesleniyor. Sinem Sal ile birlikte sev diretme diyorlar el ele. Cihan Mürtezaoğlu’nun “Deli” parçası Ceylan Ertem yorumuyla kulaklarımızı şenlendiriyor.
Albümün teşekkür yazısında hayranlarına seslenişi; “Sayenizde hayalimi yaşıyorum. Ve gönül rahatlığı ile diyorum ki sizi sizin gibiler sevsin!”
Aynı duyguları hissediyoruz Sevgili Ceylan, Seni senin gibiler sevsin. Amin.
Üretmeye aşık bir kadın. Ve ürettiklerini paylaşmak için beklemeyen. Yaşıyor, hissediyor, yazıyor, ve söylüyor. Şarkılarını Wolf’un tasvir ettiği gibi kendine ait bir odada kaleme alıyor. Hayvan ve doğa sevdalısı. Her platformda bıkmadan onların hakkını savunuyor. Aslında haksızlığa uğrayan herkesin sesi oluyor. Zulmedilmiş, hayatı çalınmış bir kadının, yaşama hakkı elinden alınmış bir köpeğin. Tercihleri yüzünde toplumdan dışlanmış herkesin. Nefes almaya devam ettikçe bu çabası devam edecek eminim. Ve biz devam edeceğiz onu dinlemeye, sevmeye, onunla şarkılar söylemeye.
Ceylan Ertem son albüm çalışması “Cahille Sohbeti Kestim” ile karşımızda bu kez. Türkü yorumlarının yer aldığı bu albümde Yusuf Taşkın, Can Güngör Gökhan Türkmen ve bağlama virtiözü Coşkun Karademir ile gerçekleştirdiği düetlerle yine özenli ve enfes bir çalışma.
“Al Fadimem” “Bahça Duvarından Aştım” “Fosforlu Cevriye” “Gel sevelim” gibi çok sevilen türküler kadife sesli güzel kadının sesiyle yeniden hayat buluyor. Bize de keyifle dinlemek kalıyor bu çağlar ötesi sesleri.
10 yılda 7 albüm. 7 single ve pek çok düet. Harbiye Açıkhava konserlerine de ayrı bir parantez açmak gerek. Bu konserlerde CeylanErtem sahnede kurduğu sihirli dünyasında Mabel Matiz, Kenan Doğulu, Bülent Ortaçgil’i ağırladı.
Bu yazı yazıldığında yayınladığı son çalışma. 8 Mart Dünya emekçi kadınlar günü için seslendirdiği Bir Sezen Aksu şarkısı “Adem Olan Anlar”dı.
İlerleyen yıllarda sayfalar yetmeyecek anlaşılan Ceyl’an Ertem’i anlatmaya. Sürekli bir üretim içinde olan bu güzel ve güçlü kadının hızına yetişebilmek çok zor. Şikayetçi değiliz tam aksine ne güzel bir telaş bu. “Yine De Amin” albüm kapağında dinleyicilerine şu sözlerle teşekkür ediyor;
“Sana da teşekkür ederim güzel dinleyicim, Umarım uzun yıllar birbirimizi anlamaya devam ederiz, umutlanmaya, inat etmeye ve tadını çıkarmaya..”
Aynı temennilerle asıl biz teşekkür ederiz Ceylan sana. Sen çok yaşa çok yaz çok söyle daha. Beklediğimiz güzel ütopyalara amansızca gücenik bir hal içinde, olana bitene yuh demekten kendimizi alamazken ama yine de amin diye şükrederken bizi bizim gibiler sevsin diye sadece cahille sohbeti kestik biz de. Ve tüm bu süreçte senin güzel sesin yüreklerimizde. İyi ki..