Ruh hürdür vücut esir
Ruh baldır beden zehir
Ruh hürdür Tanrı aşkıyla
Onca güzel köşe’sinden birinde, Leylâ Köşesi’nde geçiyor bu mısralar. Sezai Bey’in vefatından Karadavut camiine sırtımı dayamış kahvemi yudumlarken haberdar oldum. O an yanıma şair dostları oturdu sanki. Biri “ölüm mutlak ve ölüm muhakkak” diyerek teskin ederken beni , bir diğeri nazlı bir sitemle “her ölüm erken ölümdür” dedi. O olsa “Nihayet som buldu dünya sürgünüm benim” derdi. O kahve kadar boğazıma düğümlenen başka bir şey olmamıştı.
Her şeyin göz önünde, bağırış çağırış ,aşikar, neredeyse çırılçıplak yaşandığı bir çağın son münzevisiydi Sezai Bey. İdeallerin, kavramların, mekanların,ilişkilerin , davaların ağırlığının azaldığı, anlamının eksiltildiği, şuurların iğdiş edildiği dünyanın içinde olmadı hiç; içini davasıyla doldurduğu bir dünyanın içinde yalın, yalnız ama sonuna kadar vakur yaşadı.
Pandeminin,mesafenin,anlamsızlığın olmadığı bir yılın kurban bayramıydı. Sezai Bey ile bayramlaşmaya gittik. Uzun bir sohbetten sonra naçizane Sezai Bey için yaptığım ak güller’in olduğu ebrulu bir eser hediye ettim,elini öptüm,bayramlaştım. Gözlerimden öptü ve “sanatında daim olmanız niyazıyla ” dedi. Ondan sonraki görüşmemiz dün Şehzadebaşı Camiinin avlusunda oldu..
Merhum sıfatının Sezai Bey’in ismi ile anılması herhalde hiçbirimizin içine sinmez, sinmeyecek. O daha gençlik yıllarından itibaren ölüm fikrini geride bırakmış, neredeyse ömrünün her anını ulvi bir muştunun izini sürerek geçirmiş ve dirilişi bir şuur olarak, bir idrak olarak, bir hayat olarak sessizce yaşayagelmişti.
Yazdıklarım içimin anlatacaklarını söylemeye aciz kalıyor, farkındayım. Doğru söylemek gerekirse, hissettiklerimi ifadelere dönüştürmek konusunda hiç olmadığım kadar tereddütlü haldeyim. Yazmak, kelimelerle ifade etmek,paylaşmak, yayınlamak… Böyle şeylerin içi o kadar boşaldı, o kadar anlamsızlaştı ki, Sezai Bey’i bundan müstesna kılmak istiyor içim. Söylendikçe ister istemez içi çiğleşecek olan kelimelere yenilerini eklemeye gitmiyor elim…
Seni senin mısralarınla uğurluyorum dünya sürgünümüzden Sezai Bey çünkü sen ;
Kendinden birşeyler kattın
Güzelleştirdin ölümü de
Ellerinin içiyle aydınlattın
Ölüm ne demektir anladım
Yer değiştiren ben değildim
Farklılaşan sendin
Sendin bana gelen aynalarla
Sendin bana gelen sendin
Artık ölebilirdim
Bütün İstanbul şahidim
Bu dünyada ‘Yitik Cennet’ini aradı hep Sezai Bey, inşallah gittiği diyarda Allah onu aradığına kavuştursun. Kabri pürnûr, mekanı cennet, makamı âlî olsun.
İnna lillah ve inna ileyhi raciun.