“Ben karşının taksisiyim ömrünün hay aksisiyim olmaz Nalan” diyen ve gösterişten son derece uzak klibiyle dinleyici kitlesinin hızla büyümeye başladığı Emir Can İğrek ile Kadıköy Dorock XL konseri öncesi buluşuyoruz.
Sahnede dinleyicisiyle kurduğu his köprüsünün, samimiyetinin, enerjisinin ve tavrının bağımlılık yaptığını 12. konserim olduğu için gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
Onu zorlayacak şeyler soracağımı söyledim ama hiç korkusu yok. Tüm samimiyetiyle cevapladı sorularımı.
Çocukluktan beri müziğe ilgi, amatör kayıtlar, söz yazarlığı, rap müzik, bambaşka bir okul hayatı derken bugündeyiz! Geçmişe bakınca neler hissediyorsun? Nasıl bir yoldu bu?
-Yolculuk çok engebeli geçti ama en başından beri bu engebeyi biliyordum. Çok eğlenceli de geçti. Çok eğlendim bu yolda. Beni dinleyenlerin samimi sevgisi altını çiziyorum samimi sevgisi ilk günden beri kendini hissettiriyordu. Bu sevgi yolu daha eğlenceli kıldı. Şu an çok eğleniyorum ve çok iyi hissediyorum.
Şimdiki Emir olmana katkı sağlayan çocukluğun nasıldı? Mesela annenin hayatındaki rolü ne?
-Tabii, herkesin etkisi var. Annemin, ailemin, arkadaşlarımın, sokağın, mahallenin… Hepsinin etkisi var. Hep duygusal bir çocuktum, küçükken de tutkuluydum. Bazı filmlere, okuduğum bazı kitaplara, Galatasaray’a hep tutkuyla bağlı oldum. Hayatta hep tutku benim yanımda oldu. Hiç bırakmadı beni. Tüm bunların sayesinde bugünkü Emir karakteri oluştu.
Okul hayatın nasıldı peki? Popüler miydin?
-Okulda çok popülerdim diyemem. Yine müzik yapıyordum. Biraz daha duygusal ve sosyal diyebiliriz. Sosyal bir duygusaldım yani içine kapanık bir çocuk değildim. Ama her zaman herkes bilirdi duygularımın ön planda olduğunu.
Hisli, duygusal biri olmanın yanında cool bir havan var. İçindeki Emir nasıl peki? Kendini nasıl anlatırsın?
-Cool bir havam mı var? Teşekkür ederim.(gülüşmeler) İnsanın kendini tarif etmesi çok zor. Genelde yanlış kelimeler kullanılır çünkü insan kendisine içeriden çok bakamıyor. Dışarıdan bakmak lazım aslında.
Yıllar sonra sadece müzikle alakalı değil, genel olarak neleri yapmış olduğunda “evet ben bu hayatı dolu dolu yaşadım” dersin?
-Yıllar sonra Türkiye müzik tarihine geçen besteler yapan birisi olarak kendimi görürsem o zaman “Evet ben misyonumu tamamladım. Bu tarihe geçen şarkıları evimde, kendi odamda ben yazdım.” derim.
Konserlerde bu kadar yüksek duygu geçişlerinden sonra normal hayata dönmek nasıl oluyor? Nasıl hissediyorsun?
-Tabii ki, konserlerde duyguların arşa değdiği anları yaşamak çok güzel ama eve gidip yastığa başımı koyuyorum ve o zaman her şey çok normal. Evde kendine Türk kahvesi, çay yapan Emir’e dönüyorum. Onun da bir neşesi var yani orada farklı biriydim burada farklı biriyim. Karakter geçişleri o kadar da sert olmuyor bu arada çünkü evdeki Emir’i sahneye getiriyorum. Sahnedeki Emir evdeki Emirden çok farklı değil ama tabii ister istemez eve gelince, günlük hayata dönünce o kadar yüksek duygunun birden düşüşü oluyor evet.
Bu hayata hangi eksikliği tamamlamak için geldiğini düşünüyorsun?
-Hiçbir eksikliği tamamlamaya geldiğimi düşünmedim. Açıkçası “Ben şu eksikliği kapatabilirim.” haddinde olmadım hiç. Bana düşmez yani.
Hayatı akışına mı yaşarsın yoksa tüm şansları zorlayan biri misin?
-Hiç kovalamam, hiç şansları zorlamam. Hayat ne getirirse onu yaparım. Yarını çok fazla düşünen birisi değilim.
Şu sıralar seni en çok heyecanlandıran şeylerin başında ne/neler geliyor?
-Son 3 yıldır sahne geliyor. Sahnelerde çok heyecanlanıyorum. Şimdi içeride insanlar yerlere oturmuşlar beni bekliyorlar ve çok kalabalıklar. Müthiş hissettiriyor bana bu. Çıkıp onlara şarkı söyleyeceğim için çok heyecanlıyım. Bu en kalabalık Dorock XL konserimiz olacak.
İnsanlar sözlerini her yere yazıyor hatta dövme yaptırıyor. Bu sana ne hissettiriyor?
-İlk zamanlar çok şaşırıyordum ve çok aşırı buluyordum dövme yaptıranları. “Buna gerçekten değer miydi?” diye düşünüyordum. Şu an hikaye dallanıp budaklandıkça gerçekten değermiş diyorum. Çünkü bir ömür beraber yaşayacağız, beraber büyüyoruz. Ben 26 yaşındayım. İçeridekilerin yaşı 20-25 arası yani benim yaşıma yakın. Hep beraber büyüyeceğiz, hep beraber yaşlanacağız. Umarım hepimiz 60 yaşına geldiğimizde de konserlerde içerideki arkadaşlarla buluşuruz.
Dinleyici kitlen büyüyor ve kısmen kötü yorumlar da görmeye başladık. Üzerinde baskı oluşturuyor mu bu durum?
-Hiç baskı oluşturmuyor. Müziğim az dinlenirken kötü eleştiren kimse yoktu ve başarılı olmuş müzisyen arkadaşlarım hep bana “Kitlesel oldukça kötü yorumlar gelecek.” diyorlardı. Ben buna hazırlıklıyım. 3 yıl boyunca bu günlere hazırlandım aslında. Bu yüzden hiç kötü etkilemiyor beni bu yorumlar. Daha çok hoşuma gidiyor. Bu büyümenin göstergesi. Kıskanan bize sinirlenen olduğunda bu demektir ki biz ilgi çekici işler yapıyoruz ve kale alınıyoruz.
Geçmişe baktığında büyük pişmanlıkların var mı?
-Gönül Davası klibini çekmek istemezdim.
Hayatında en çok kimin fikirlerine önem verirsin?
-Sadece kendi fikirlerime önem veririm.
Seni en çok kim/ne güldürür?
-Son zamanlarda Sıtkı’ya çok gülüyorum. Sıtkı Başaran ekibin tur menajeri. Davulcu Emre Kaya kayıtlara geçsin. Bu aralar onlara çok gülüyorum.
Antidepresan ilaç kullandığın bir dönem olduğunu söylemiştin. Bu nasıl bir dönemdi ve nasıl geçti?
-Anksiyete bozukluğum ve panikatağım vardı. Evden çıkamadığım bir dönemdi. İlaç kullanmaya başladım ve beni baya rahatlattı ilaçlar. Sonra psikoloğa gittim. Psikologla birlikte aştım bunu.
Kendinle anlaşamadığın zamanlar oluyor mu?
-Özellikle hayal kırıklığına uğradığım zamanlarda kendimle anlaşamadığım zamanlar oluyor. Bir tarafım Emir’i motive etmeye çalışıyor. Bir tarafım da Emir’i motive etmenin imkansız olacağını söylüyor. Bunların kavgası çok gürültülü, duyulur olduğu zaman iç çatışmayı hissediyorum.
Bir duvara yazı yazacak olsan bu ne olurdu?
-Bu sözü çok seviyorum. “Bizimle dost olursanız düşmanınız çok olur ama asla yalnız kalmazsınız.”
Favori 90’lar şarkın?
-O kadar çok var ki hangisini söylesem. Sezen Aksu- Gülümse diyorum.
Gitmeyi hayal ettiğin şehir/ülke, görmeyi hayal ettiğin bir kültür var mı?
-Çin’i çok merak ediyorum Çin’e gitmek isterim. Küba’ya, Latin Amerika’ya gitmeyi çok isterim. Küba’nın kültürünü merak ediyorum.
Kendini geliştirmek adına okuduğun baş ucu kitapların var mı? Ya da “bu kitabı herkes okumalı” dediğin bir kitap?
-Herkes okumalı dediğim bir kitap yok. Herkes kendi duygudurumuna, kendi bilgi birikimine uygun kitaplar okumalı. Bilgi birikimini aşan bir kitap okuduğunda hiçbir anlamı kalmıyor. Böyle denemelerim oldu ve hiçbir şey anlamadan kitabı kapattım. Kişisel gelişim kitapları asla okumuyorum, hiç sevmiyorum. Benim çok hissettiğim ve çok sevdiğim Masumiyet Müzesi var. Tekrar tekrar okuyorum. Şu an hala okumaktayım.
Son olarak “Nalan” çok beğenildi. Gelen tepkiler nasıldı, neler hissettin?
-Büyümeyle beraber sevgi de arttı ama bir yandan o etkinin tepkisi olan öfke de küçük küçük kendini gösterdi. Şimdi yüz yorumdan belki bir tanesi ama yine de yoktu öncesinde, sıfırdı. Şimdi bir olmaya iki olmaya başladı. Nasıl hissettiğime gelirsek çok eğlenceli bir kere. Bu döneme hazırlıklı olduğum için çok eğleniyorum. Yavaş yavaş büyümenin şimdi de meyvelerini topluyoruz aslında. Çok kemik, çok bağlı bir kitlemiz var. Biz de onlara çok bağlıyız. Onları çok özlüyoruz. Karşılıklı bir sevgi var. Karşılıklı sevgi olunca işin heyecanı daha da büyüyor. Hikaye devam ediyor.