1945 yılında Beckett Paris’te yazmaya başladığı romanını Roussillon’de tamamlar. Kasvetli mizahşör Beckett’e göre ‘Watt’ her zaman çirkin ördek yavrusu olarak kalır.
Dört bölümden oluşan roman anti kahramınımız Watt’ın Mr. Knott’un evine gidişinden ve orada sıradan bir hayat yaşayan adamın uşağı oluşundan bahseder. Romanda karmaşık, tekrarlı bir anlatım, biyografik göndermeler, felsefik yaklaşımlar ve absürd bir espri anlayışı bizi karşılar.
Watt dilin anlamını sorgular ve kelimeyle kelimenin işaret ettiği nesneyi uzlaştırmaya çalışır. Eserde olayların dizilişi, komik durumlar yaratmakla kalmaz bize esrarengiz bir dünyayı sunar. Aynı zamanda Watt’ın her türden anlam kırıntısından kaçınan bu dünyayı var gücüyle tutarlı bir mantıkla başetme gayretini de gösterir.
Watt daima hayatının anlamını ve gerekçesini arar bu süreçte işverenini de varlığına tanıklık edilmesine ihtiyaç duyan bir tanrı gibi görür. Düşündüğü tüm sorgulamalar en nihayetinde Watt’ı deliliğe sürekler ve bir akıl hastanesinde kahramanımızı görürüz. Yazar simgesel bir arayıştan uzak durulması gerektiğine değinerek ikaz içeren cümleleriyle romanı noktalar;
Çoğu okur tarafından eserdeki dili zor, anlamı çözümlenemeyen bir denklem özelliği yaratsa da sıradışı yönü hafızalarda kalıcığını yıllarca sürdürür. Beckett’in karmaşık, sayfalarca süren bol betimlemeli Watt’ine konuk olmak isteyen okurları için raflarda bekliyor.
*yeni başlayanlar için Beckett- Laura Cerrato, Enrıque Alcatena