Mihriban denildiğinde aklımızda hemen tek bir isim beliriyor: Abdurrahim Karakoç.
“Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım çözülmüyor
Mihriban, Mihriban”
Mihriban türküsü bana her zaman çok naif gelmiştir. İçindeki o anlam derinliğini her zaman yüreğimin bir kıyısında hissetmişimdir. Bu güzel türkü için birçok hikâye ortaya konmuştur. Fakat Abdurrahim Karakoç’un en büyük yeğeni olan Oğuz Karakoç tüm bu hikâyelerin yanlış olduğunu ifade etti.
“Ayrılıktan zor belleme ölümü, ölümü
Görmeyince sezilmiyor Mihriban”
Abdurrahim Karakoç tarafından yazılan bu şiir çok saf ve temiz bir aşkı içeriyor. Fakat Mihriban ismi gerçek mi, saçları sarı mı? Bunlar hakkında ne yazık ki gerçeği bilemiyoruz.
“Yar deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor”
Oğuz Karakoç’un dediğine göre Abdurrahim Karakoç bir röportajında Mihriban’ı kastederek şunları söylemiştir: “O bana mektup yazardı, ben onun bulunduğu bölgedeki gazetelere şiirimi gönderirdim. O beni şiirlerimle takip ederdi.”
“Lambada titreyen alev üşüyor, üşüyor
Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban”
Bu aşkı unutmak elbetteki kolay olmamıştır. O yüzden Abdurrahim Karakoç’un aşkı saf ve temiz olmasının yanında ölümsüzdür de. Ama ne yazık ki bu aşıklar kavuşamamışlardır. Geriye kalan bugünlere kadar ulaşan bu güzel mısralardır.
Keyifli dinlemeler. 🙂