Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Sahibinin en mahrem dostu olan saatler, bileğinde nabzının atışına arkadaşlık eden, göğsünün üstünde bütün heyecanlarını paylaşan, hülâsa onun hararetiyle ısınan ve onu uzviyetinde benimseyen yahut masasının üstünde, gün dediğimiz zaman bütününü onunla beraber bütün olup bitişiyle yaşayan saat, ister istemez sahibine temessül eder, onun gibi yaşamaya ve düşünmeye alışır.

Bazen düşünürüm, ne kadar garip mahlûkatlarız. Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikâyet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?

Zannederim ki hep saatte kalıyor onun arkasındaki şeyleri ihmal ediyorsunuz. Saat bir vasıta, bir alettir. Mühim bir alettir. Terakki saatin tekâmülüyle başlar. İnsanlar saatlerini ceplerinde gezdirdikleri, onu güneşten ayırdıkları zaman medeniyet en büyük adımını attı. Tabiattan koptu. Müstakil bir zamanı saymağa başladı.

Hayri İrdal’ı bilir misiniz? Saatleri tanıdıktan sonra “ben artık bir başkasıyım” diyen Hamdi Tanpınar’dan başkası değildir. Hatta zamana meydan okuyan hikâyesiyle gerçekliği tepetaklak yapar. Zamanı sorgulamaktan öte parça parça saliselere ayırır ve onlardan kocaman bir hikâye yaratır. Sık sık kahramanına “Beni adam eden saatlerdir” dedirtir.

Türk toplumu olarak “Ahmet Hamdi Tanpınar ” gibi bir yazara sahip olduğumuz için çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın başarılı romanlarından biri olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde genel olarak modernleşme sürecinde zamana ayak uydurmaya çalışan toplumun trajikomik durumları anlatılıyor.

Kitap öyle hemen hızlıca okuyup geçeyim denilebilecek türden değil. Her cümlesi ayrı mana yüklü, eğlenceli fakat bir o kadar da düşündürücü… Çok akıcı mıydı derseniz, buna kesin bir hayır veya evet cevabı veremiyorum. Yer yer alıp götürebiliyor sizi ama bazen de durağan geçiyor. Tanpınar’ın hayali nasıl eğip büktüğüne ve böyle bir enstitünün gerçek olduğuna inanıyorsunuz.Kitabın kurgusunu çok beğendim.

Kitabı okurken bazı bilmediğim kelimeler oldu ama dilin akıcılığıyla kaybolduğunu fark ettim. Ama bazı okurlar bu kelimeler yüzünden çok bırakıp yeniden başladık yorumları yapmışlar. Ben de bilmediğim bazı kelimelerin anlamlarını buldum.   

 Terkip: Birleşim, birleştirme, bir araya getirme

Teessür: Üzüntü 2.Duygulanım

Teessüs: Yerleşme, temelleşme, kökleşme

Tefrika:Gazete veya dergilerde çıkan, birbirini tamamlayan yazılardan oluşan dizi

Tekâmül: Olgunluk

Tekdir: Azarlama, paylama

Tekzip: Yalanlama

Terakki: İlerleme, yükselme

Temessül: Benzeşme

Tensikat: Bir iş yerinde kadro düzenlemeleri

Telakki: Anlayış

Terane: .Çok tekrarlandığından usanç verici bir durum alan söz

Hayri İrdal’ın anılarına çıktığımız bir yolculuk bu kitap… O yaşantısını anlatırken, hissettirmeden tarih de güzel bir gezintiye çıkarıyor bizi. Hayatı iniş ve çıkışlarla dolu Hayri İrdal’ı dinlerken çeşit çeşit insanlarla tanışıyorsunuz.

Hayatı hiç olmasını istediği gibi olmayan bir kahramanın başına gelen hadiseleri kendiliğinden unutamadığını, onları unutturan, düşünmesini hafifleten diğer hadiselerle dolu bir hayatı anlatıyor. “Sabır, insanoğlunun tek kalesidir” dedirtir kahramanına Tanpınar…

 Kahramanımızın hayatına Halit Ayarcı’ın girmesiyle, modern düşünce ve girişimleriyle Hayri İrdal’ı yerinde saydığı geleneksel hayatın içerisinden çekip çıkartıyor. Onu Saatleri Ayarlama Enstitüsünde hayal edemeyeceği itibara ve zenginliğe kavuşturuyor. Bu noktada toplum tarafından da sayılmaya başlıyor. Ona fakir, biçare, işe yaramaz diye bakanlar etrafında pervane oluyor. Ne acıdır ki bunların en başında da kendi ailesi geliyor. Bu defa zengin ama mutsuz, her şeyi yalan olan bir hayata yelken açıyor. Tamamen yalan, kandırmaca yoluyla topluma dayatılan yenilik ve modernlik adı altında kahramanımız kendi karanlığını görür. Yenilik ve modernlik olarak düşündüğü şeylerin aslında tamamen aldatıcı bir hayat olduğunun bilir ama düşünmekten başka hiçbir şey yapmaz. Bu öyle bir hayat ki her şeyi elde ettiğini zannetse de aslında hiçbir şeyin kontrolü kendisinde değildir. Kendi kendine “Başkaları seni olduğu gibi görüyor da, sen kendini göremiyorsun! Birtakım miskince korkularda hapsoluyorsun” der.

Kitabı okurken tebessüm ettiğim, gülümsediğim ve sorgulayıcı cümleler vardı. Bunlardan sadece birini yazmak istiyorum.

  “Halbuki şimdi İstanbul’da böyle saatli jartiyer taşıyan binlerce hanım var. Dünyanın en zarif hareketleriyle yolda eteklerini kaldırıp saatlerine bakıyorlar”

      Ahmet Hamdi Tanpınar

     Saatleri Ayarlama Enstitüsü

     Dergah Yayınları

     Syf Sayısı.382

Exit mobile version