Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu gibi eserleri ile tanınan, Türk yazınının usta ismi Peyami Safa, Yalnızız’ı 12 Eylül 1950 tarihinde Yeni İstanbul gazetesinde tefrika etmeye başlamıştır. İlk basımı 1951 yılında yapılan eserin olay örgüsünde en geniş yeri, eserin ana karakteri olan Samim’in Meral ile olan münasebeti, çatışmaları ve felsefi bağlamdaki konuşmaları almaktadır.
Birçok Peyami Safa romanında olduğu gibi psikolojik tahlillerin yoğun olduğu Yalnızız’da, öz değerlerinden kopmanın materyalizm ile çözüme kavuşamayacağı, materyalist bakışın ancak hüsran getireceği işlenirken Yalnızız, tema olarak modernleşmenin de getirdiği tesirlerle kendisine yabancılaşan, kalabalıklar içinde yalnızlaşan, iç çatışmaları sonucunda vicdanıyla sürekli boğuşan, manaya mana bulamayan modern insanı anlatmakta, seneler evvelinden günümüze dokunmaktadır. Bu bağlamda çağın debdebesinde kendini kaybeden herkesin, Yalnızız’ın içinde kendinden bir şeyler bulacağı kanısındayım.
…İnsan ruhunu anlamadan atomu izah etmek mümkün değildir. Dalga mekaniği ile hazım fonksiyonu, yahut bir öksürükle gökte bir yıldızın düşmesi arasında sıkı münasebetler vardır ve bunlar büyük bir oluş prosesinin ayrı ayrı görünüşleridir.
Peyami Safa, Yalnızız, sayfa 61
Esasen Simeranya, herkesin her sosyal harekette samimi ve tam iştirakini sağlayan yeni bir cemiyet yapısının adıdır.
Peyami Safa, Yalnızız, sayfa 129
Yalnızız’da ideal insan, Samim’dir. Eser, Samim’in düşüncelerinin makullüğünü, okuyucuya fark ettirmeden aksettirmede oldukça başarılıdır. Öyle ki şahsım, Yalnızız’dan sonra epeyce bir süre, olayları Samim şuurunda tahlil etmek tesirindeydi. Eserin ana felsefi bağlamı olan dip- zıtlık kavramının istinadı ise Samim’e karşı hedonist kardeşi Besim’dir. Besim, henüz ilk satırlarla okuyucuya hedonizmi, içinde yer yer mizahla hissettirir ve okuyucu için eserin ağır psikolojik havasından sıyrılıp rahatlama noktaları oluşturur. Öte yandan okur, Besim ve Besim’in Samim’e tezat fikirleri sayesinde Samim’in düşüncelerine ulaşır, Safa’nın şuurunu Samim ile idrak eder.
Ne oluyor insanın içinde haberi olmadan?
Peyami Safa, Yalnızız, sayfa 192
Eserde mütemadiyen benlik karmaşası yaşayan ve mana aramasının hiçbir neticesini alamayan Meral, Samim’in ütopik dünyası Simeranya’yı ve Safa’nın şuurunu anlattığı bir diğer önemli karakterdir. Samim, Meral’e yol göstermeye, onu müsterih kılmaya çabalar. Bu noktada, Samim ve Meral arasında okuyucunun roman sonlarına doğru fark edeceği bir ayrıntı vardır ki kusursuz tahayyüle, kusursuz tahlile ve kusursuz şuura sahip Samim’in en mana verilemez ayrıntısıdır.
Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım.
Peyami Safa, Yalnızız, 373
Safa, ütopyasını en güzel yansıtan ve kendisinin en beğendiği eseri olan Yalnızız’la, hayatı maddiyat ve maneviyat noktasında bir bütün olarak ele alma gerekliliği hususuyla, kendince şart gördüğü edebiyatta felsefi bağlam gerekliliğini gerçekleştirir. Eserin temelini oluşturan dip- zıtlık, Safa’nın gözünde varlaşma ve yoklaşma hamlelerinin kavgasıdır. Kavgalarının nihayetinde Safa, “Bırak şu maddeyi, boğ şu ölçü dehanı, doy şu fizik ve matematik tecessüsüne, kov şu kemiyet fikrini, dal kendi içine, koş kendi kendinin peşinden, bul onu, bul kendini, bul ruhunu, bul, sev, bil, ân, gör, kendi içinde gör Allah’ını.” diyerek Allah inancına varır.
Peyami Safa’nın neredeyse tüm eserlerini edebi doygunluk hissiyatı ile okumuş ve zinhar “en” kavramı olmayan şahsım için bile hiç kuşkusuz Yalnızız, okunması en elzem Peyami Safa kitabıdır, temin etmenizi şiddetle öneririm. Esen kalın.