Sanat, şiddet ve mitolojinin birbiriyle olan bağlantısı aslına bakıldığında çok da uzak değil. Mitolojik hikayeler toplumda var olan hikayelerin ya da yaşantının tanrılara atfedilerek aktarılması olduğunu düşündüğümüzde aslında tüm parçalar yerli yerine oturuyor. Coğrafya fark etmeksizin geçmiş toplumların büyük bir kısmında şiddetin mitoloji, sinema, edebiyat, sanat ve birçok dalda yer aldığını görmekteyiz.
Mircea Eliade’e göre mitler; ‘‘Dünya’nın, insanın ve yaşamın doğaüstü bir kökeni ve öyküsü bulunduğunu, bu öykünün de anlamlı, değerli ve örnek gösterilecek nitelikte olduğunu ortaya koyar ve her zaman için bir yaratılışla ilgilidir. Bir şeyin yaşama nasıl geçtiğini ya da bir davranışın nasıl yaratılmış olduğunu anlatır; işte bu nedenle de mitler insana özgü her anlamlı eylemin örnek tiplerini oluştururlar.”
Klasik mitolojide önde gelen mitlere bakıldığında şiddetin de yer aldığını görmemiz mümkündür. Zeus’un eşi güçlü ve kudretli Hera; evli kadınların, evliliğin, ailelerin koruyucusu olmasına karşın, Zeus’un çapkınlıklarından yıldığı için, Zeus’u cezalandırmak yerine onun sevgililerini cezalandırmış, oyunlar oynamış ve canlarına kıymıştır.
Mitolojide şiddet içeren mitlerden örnek vermemiz gerekirse, Hera’nın Dionysos’un annesi Semele’ye oynadığı oyundan bahsedebiliriz. Hera ile kıyaslandığında oldukça genç ve güzel olan Semele, Zeus’un sevgilisi ve doğacak çocuğunun annesidir. Bunu duyan Hera bir gün Semele’ye dadısı kılığında gelerek Zeus’un sevgisinden emin olmak istiyorsa ondan tüm tanrısal ihtişamıyla görünmesini istemiştir. Bu fikre ikna olan Semele, Zeus’a bu isteğini iletir, ısrarcı olur ve Zeus son çare olarak kendisini yıldırımları ve ihtişamıyla gösterir. Semele bu güce dayanamaz ve o sırada hayatını kaybeder. Kadının kadına şiddetinin başrolde olduğu ve kadının öç alma, kıskançlık duygularıyla ne kadar acımasız olduğunu bu mitle göstermiştir.
Şiddetin yer aldığı bir başka mitte; Avın ve doğadaki vahşiliğin tanrıçası, kinci ve acımasız bir öfke sahibi olan Artemis’in baş karakter olduğu bir mite değinelim; Orman perisi olan Callisto ve Artemis arkadaşlardır. Artemis’in bekaret yeminine sadık kalan Kalisto, Zeus’un ağına düşer. Callisto’ya âşık olan Zeus kadından ret cevabı almayı yediremez ve Artemis kılığına girerek onunla birlikte olur. Hamile olan Callisto Artemis’e vermiş olduğu bekaret yeminine sadık kalmadığı için Artemis ve Hera’nın gazabına uğrar. Hera’nın dolduruşuna gelen Artemis Callisto’yu okla öldürür. Bu cinayetin sebebi, Artemis’in asla anne olamayacağından dolayı kıskançlıktan mı işlediği bilinmez fakat Callisto’nun tepkisel şiddete kurban gittiği bir gerçek.
Homeros; şiddeti yazdığı iki destanda yiğitlik, gurur, güç ve iktidarı kazanmak için nihai araç olarak görmüştür. Homeros şiddeti yüceltir ve kahramanlaştırırken, Antik Dönem tragedya yazarları tarafından şiddet, güçsüzlük ve sefillikle ilintilendirilmiştir. Her dönemde şiddetin bir çözüm yolu olduğunu ön görenler ve onu yüceltenler ile şiddetin çözüm değil, idsel dürtülerimizin dışavurumu olduğunu düşünenler iç içe yaşamışlardır. Günümüzde de toplumun bir kısmı şiddeti özendirip, önünü açarken büyük bir kısmıysa şiddetin zararlarını savunmaktadır.
Sanatçıların şiddete dünya görüşlerine göre farklı perspektiften baktığını söyleyebiliriz. Örneğin; Picasso Guernica’da İspanya’da yaşanan iç savaş sırasında bombalanan ve üç bine yakın insanın öldüğü Guernica kenti anlatılır. Hitler ve Franco’nun keyfi olarak silah denemeleri sonucu hayatını kaybeden binlerin acınası durumu tuvale taşınmıştır.
Bir başka örnekte; Goya 3 Mayıs katliamını anlatırken savaşın yok edici yanını yansıtmış, resimde şiddet, ölüm korkusu ve ölümün tezatı yaşam işlenmiştir. Fransız Devrimi sırasında direnen halkın kurşuna dizildiği anların işlendiği eserde şiddet ve onun karşıt olgularına değinilmiştir.
Özellikle Endüstri Devrimi sonrasında yaşanan ‘’modernleşme’’, toplumsal değişim, kentsel dönüşüm, şehirlileşme, geçim sıkıntıları insan psikolojisini etkilemiş ve tükenmiş bir topluma evrilmemizi sağlamıştır. Tükenmiş, çaresiz ve eğitimsiz toplumlarda şiddetin bir kurtuluş, yiğitlik, üstünlük göstergesi şeklinde görülmesi şiddetin önünü açmıştır.