MAVİ GÖZLÜ DEV, MİNNACIK KADIN VE HANIMELLERİ O mavi gözlü bir devdi Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruliii hanımeli açan bir ev. Bir dev gibi seviyordu dev, Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin, yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını bahçesinde ebruliiii hanımeli açan evin. O mavi gözlü bir devdi, Minnacık bir kadın sevdi. Mini minnacıktı kadın. Rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda. Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde ebruliiiii hanımeli açan eve. Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, Dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: bahçesinde ebruliiii hanımeli açan ev. Nazım Hikmet Ran
Türk Edebiyatının önemli şair ve yazarlarından biri olan Nazım Hikmet Ran 15 Ocak 1902 yılında Selanik’te doğmuştur. Siyasi düşünceleri sebebiyle birçok kez tutuklanan Nazım Hikmet hayatının bir bölümünü hapishanede geçirmiştir. Yazdığı şiirler elliden fazla dile çevrilirken eserleri de birçok ödüle layık görülmüştür. Belirli dönemlerde farklı isimlerle kitaplar çıkarmış olan Nazım Hikmet, yazdıkları sebebiyle 1951 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmıştır. 3 Haziran 1963 yılında Sovyetler Birliğinde vefat etmiştir ve bundan tam 46 yıl sonra 5 Ocak 2009 yılında Balkanlar Kurulu Kararı ile bu işlem iptal edilmiştir.
Tüm bunlara rağmen yazmaktan, üretmekten vazgeçmeyen Nazım Hikmet Ran’ ın “Mavi Gözlü Dev” şiiri en iyi bilinen şiirlerinden birisidir. Çok seviyoruz, defalarca kez üst üste dinliyoruz, hiç bıkmadan okuyoruz. Peki hikayesini biliyor muyuz? Bu gece şiiri birkaç kez dinledikten sonra bunu sorguladım. Her dinleyişimde daha çok dikkat ettim cümlelere. Bir hikayesi olmalı ardında dedim. Hadi gelin birlikte öğrenelim bu güzel şiirin hikayesini.
Öncelikle merak ettiğim şey şiirin kime yazıldığıydı. Piraye için yazıldığını düşündüm başlarda ama gerçekler hiçte öyle değilmiş. Zaten Piraye’de uzun boylu bir kadınmış pek mümkün değilmiş yani. Bu şiirin kime yazıldığına dair iki ayrı söylenti var. Bunlardan ilki Latife Uşşaki..
Mustafa Kemal Paşa’nın eski eşi ve dönemin önemli gazeteci ve yazarlarından Naci Sadullah Danış’ın yeğenidir Latife Uşşaki. Naci Sadullah aynı zamanda Nazım Hikmet’inde çok yakın arkadaşıydı.
Latife Hanım Mustafa Kemal Paşa ile ayrıldıktan sonra dayısı Sadullah beyin yanında kalmaya başlamıştır. Nazım Hikmet de sık sık Sadullah beyin evine ziyarete giderdi. Bu ziyaretler esnasında tanıştılar Latife Hanımla. Edebiyat hakkında, şiirler hakkında sohbet ettiler bol bol. Latife Hanımda çok meraklıydı edebiyata. Özellikle şiire büyük bir tutkuyla bağlıydı. İkisinin de şiire olan bu büyük tutkusu sayesinde sohbetleri derinleşti, her geçen gün biraz daha yakınlaştılar. Latife Hanım’ın yeğeni Mehmet Sadık Öke aralarındaki ilişkiyi hakkında “Aşktan bir kademe küçük, dostluktan bir kademe büyüktü.” diyor. Şiirin teyzesi Latife Hanım için yazıldığını da zaten o savunuyor. ” Her ne kadar kendi eşine (Piraye’den bahsediyor) yazdığı iddia edilse de aslında onu Latife Hanım için yazmıştır.” diye bahsediyor şiirden.
Bir diğer iddia ise şiiri ilk eşi olan Nüzhet Hanım’a yazdığıdır.
Nüzhet Hanım ile Nazım Hikmet 1921 yılında Sovyetler Birliği’nde tanışmışlar ve 1922 yılında yine Sovyetler’de evlenmişlerdir. Evliliklerinden sonra Nüzhet Hanım uzun süren bir hastalığa yakalanmış ve İstanbul’a ailesinin yanına dönmüştür. O esnada, Nazım’ın hala Rusya’da olduğu zamanlarda Nüzhet eşinin ailesi tarafından istenmediği söylentilerini işitmişti. Zaten birkaç yıldır göremediği eşinden bu sebeple ayrılık kararı almıştır. Nazım İstanbul’a döndüğünde kararını ona açıklamıştır ve Nazım’ın tüm ısrarlarına rağmen ayrılık kararı alınmıştır. Bir süre sonra Nüzhet, Felsefe öğretmeni olan Servet Berkin’le evlenmiştir. Nazım evlilik kararını duyunca çok öfkelenmiş, hatta Servet’i bularak ona hala Nüzhet hanımla evli olduğunu söyleyerek ortalığın karışmasına sebep olmuştur. Tartışmalar sonucunda Nüzhet kesin olarak Nazım’dan ayrıldığını, geri dönmeyeceğini söyleyince evlilikleri son bulmuş, Nüzhet Hanım ile Servet Berkin şeriat kanununa göre evlenmişlerdir.
Söylenenlere göre ayrılıkları sonrası Nazım Hikmet onlara bir sinema çıkışında rastlamıştır. Nüzhet’in onu görünce kafasını çevirmesiyle Nazım’ın kalbi çok kırılmıştır. Evine dönünce kağıdına ve kalemine sığınmıştır. Kendini rahatlatmak için yapabileceği en iyi şeyi yaparak şimdilerde çok severek okuduğumuz “Mavi Gözlü Dev” şiirini yazmıştır.
Bu iki ihtimal arasından ikincisi daha güçlü geliyor bana. Çünkü Latife Hanım ve Nazım Hikmet arasında kesin olarak yaşanmış bir aşk hikayesi olmamasına karşın Nüzhet Hanım ile yaşanmış bir aşk, bir evlilik vardır. Latife Hanım ile arasında aşka dair duygular olduğu ise sadece bir iddiadan ibarettir. Fakat değişmeyecek bir gerçek vardır ki, Mavi Gözlü Dev kime yazılmış olursa olsun okuyanların kalbinde daima taht kuracak bir şiirdir.
Sağlıcakla kalın.