Gizemini asla çözemeyeceğimiz, üzerinde spekülasyonlar yapabildiğimiz, yüzlerce komplo teorisi üretebileceğimiz tablo. Mona Lisa. Takriben 500 yaşında. Verilere göre, her yıl altı milyon ziyaretçisi oluyor. Sosyal medyaya baktığımızda çok sayıda komplo teorisi üzerine temellendirilmiş video karşılıyor bizi. Doğruluklarının kanıtlanamadığı aşikar. Bu yazıda teori okumak yerine tablonun tekniklerine odaklanacağız. Görmek istediğimiz açıdan bakmayıp tabloya geniş bir perspektifle ele alacağız.
Şöyle ki Mona Lisa tablosunu anlamak için kadim ve kudretli tasarımlara ve dahi eserlere bakmamız gerekiyor. Birçok incelediğim yazıda Leonardo’nun kullandığı tekniğin kusursuzluğunu piramitlere benzetiyorlar. Bu durumda karşımıza çıkan görüntü malumunuz. Tabloyu her yerinden üçgen şeklinde bölsek bile orantı bozulmuyor. Neden üçgen? Sorusunu elbette sorabiliriz. Şekillerin, metaforların hatta kelimelerin bile geldiği anlamlar bir süre sonra kalıplaşıyor. Üçgen de kullanıma göre bir biçim alıyor haliyle. Görsel sanatlarda üçgen formu, anlamdan ziyade verdiği duygu ile ön plana çıkıyor. Tabloda yapılmış olan kompozisyonun denk, durağan ve dinginlik hissiyatı vermesini sağlıyor. Leonardo da Vinci’nin görmemizi istediği çerçeve, bu hissiyatı insanda sağlamak olabilir. Yapısını ayakta tutabilmek için kuvvetli bir temel atmış görünüyor piramitlerden ilham alarak. Tabloyu tek bir piramitle kapatınca çıkan görüntü de Mona Lisa’nın elleri piramidin tabanını oluşturmakta. Yukarıya doğru uzanan piramit Lisa’nın yüzüne yönlendiriyor bizi. Yüzüne yerleştirilmiş ufak bir gülümseme. İlgiyi tamamen üzerine çekiyor.
Piramitlerin yapısına bakıldığında, Mısırlıların bu kudretli yapıları inşa ederken kullanmış oldukları bir oran mevcut. Altın oran. Leonardo da Vinci tablosuna altın oranı büyük bir ustalıkla işlemiş. Kadavraları inceleyen, incelemekle kalmayıp onlardan insan anatomisindeki estetikliği sembolize eden altın oranı her detayıyla öğrenen bir da Vinci var karşımızda.
Leonardo’nun Mona Lisa’yı resmederken her ince ayrıntısına kadar altın oranı kullanmış olması tabloya ait doğal bir hakimlik katıyor. Tablo bir bütün olarak birbiriyle bağlantılı. Doğal ahenk, bu tablonun daha estetik durmasına sebebiyet veriyor. İç içe geçen çemberlerin Lisa’nın çenesi, gözleri, kafası ve kıyafetleriyle olan uyumunu görebiliyor muyuz? Çember, bütünlüğü sembolize ediyor tabloda. Bu tabloya bakarken bir yandan da, da Vinci’nin tarzını okuyoruz bir bakıma. Geometrik şekillerle uğraşması tablosuna katmak istediği duyguları güçlü kılıyor. Leonardo da Vinci tarzı. Notları arasında bulunan çizim bu tarzı doğruluyor: Vitruvuis adamı.
İnsanın anatomisi. Anatominin oluşturduğu oranlar bütünü.
Bu teoriyi güçlü kılacak yorum ise da Vinci’den geliyor. Çünkü Leonardo,
insan vücudunun evrenin işleyişinin bir analojisi olduğunu”
düşünüyordu. Onun fırçasında maddesel varlığı kare, ruhsal varlığı ise daire sembolize ediyordu. İnsanın görünenini ve görünmeyenini bu şekilde bir resimde birleştirdi. İnsanoğlunun dünyasına bir göz attığımızda Mona Lisa gibi tablolara ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. Artık bir şeyler görünmüyor ve bunları görmek için kimse Leonardo da Vinci’nin taktiğini uygulayıp bir tabloda birleştiremiyor. Ne yazık ki Mona Lisa’nın popülerliğinin sebebi bu değil. Tabloda birleşeni de artık görmüyoruz ki Mona Lisa’nın şuan da sergilendiği Louvre müzesinin küratörü Jean-Pierre Cuzin’in deyimiyle:
Problem şu: Mona Lisa o kadar popüler ki artık gerçekte onu görmüyoruz.”
16. yüzyıldan beri yaşayan, sergilenmekte olduğu Louvre müzesinde Francesco del Giocondo’nun karısı, Lisa Gherardini Portresi başlığı altında sergilenen bu tablo, ruhun ve maddenin aynı anda görülebileceğini bize gösteriyor. Mona Lisa’ya bakınca artık sadece gülümseyen bir kadın görmüyorsak Leonardo da Vinci’nin mesajı doğru anlaşılmış demektir. Siz ne görüyorsunuz Leonardo’nun Lisa’sına bakınca?