İranlı yazar Samed Behrengi, 1939 Azarbaycan-Tebriz doğumludur. Öğretmen okulundan mezun olduktan sonra köy öğretmenliği yapmıştır ve bu işinde idealist yönünü asla kaybetmediğini söyleyebiliriz. Zira öğrencilerle birebir iletişim kurup onlara hikayeler yazıp sunmuştur. Aynı zamanda masal derleyiciliği, mütercimlik yaptı ve dergilerde yazdı. Bu sırada da İngiliz Dili ve Edebiyatı gece derslerine gidiyordu.
Dillere olan merakıyla da bilinen Behrengi, Azerbaycan Türkçesini de geliştirdikten sonra yazılarını hem Türkçe hem de Farsça yazabiliyordu.
Dergilerde ve gazetelerde yazarken kullandığı takma adlar arasında “s. garanguş, çingiz, merâtî, bâbek, behreng, adıbatmış, daryûş, nevvâb merâgî, s. adam, solma” gibi adlar sayılabilir. Fakat bazı kesimlerce fazla cesur bulunması ve adaletten çok söz etmesi dolayısıyla yazılarını yayımlamakta sıkıntı çekti.
“Yıldız ile Kargalar”, Behrengi’nin ilk çocuk kitabıdır. Beğenilmesiyle beraber yazar başka hikayeler yazmaya da devam etmiştir.
“Balıkların çoğu yaşlandıkları zaman ömürlerini boşu boşuna geçirdiklerinden yakınırlar. Sürekli sızlanır, lanet okur, her şeyden şikayet ederler. Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?” diyerek sorguyu, bağımsız düşünceyi çocukların zihinlerinde yeşerten “Küçük Kara Balık” ise yazarın en bilindik ve çoğu okur için en önemli eseridir. Yaşadığı derenin sonunu merak edip keşfe çıkmaktan çekinmeyen küçük balığın hikayesinde önemli olanın o arayış olduğunu akıllara kazıyan, kaşifin yaşamının sonundan ziyade bağımsız adımlarının bir anlam ifade ettiğini tekrarlayan bu eser, belki de bir çocuğun okuyabileceği en güzel hikayelerdendir. Bu fikir hikayenin bir kısmında da zaten kendini gösterir: “Ölümle her an yüz yüze kalabilirim ama ben yaşayabildiğim kadar yaşamalıyım. Ölümü solungaçlarımı açıp beklememeliyim. Günün birinde ölümle karşılaşsam bile, ki mutlaka karşılaşacağım, bu önemli değil. Önemli olan benim yaşamamın veya ölümümün başkalarının yaşamını nasıl etkilediğidir.”
Uluslararası fuarlarda, İran, Çekoslovakya ve İtalya’da ödüller alan Küçük Kara Balık gibi başka hikayeler de yazdı: “Bu Gelen Köroğludur”, “Püsküllü Deve”, “Bir Şeftali Bin Şeftali”, “Sevgi Masalı” ve “İnatçı Kediler”… 1975’te Arkadaş yayınları tarafından Türkçeye çevrilen eserleri 1980 darbesiyle tahdide tâbidir damgası yedi ve Tarih, çocuk kitaplarının askerlerce sınırlandırılışını yazdı.
Diğer pek çok kitabı da oldukça anlamlı içeriklere sahiptir. “Bir Şeftali Bin Şeftali” ağa kızına götürülen şeftali sepetinden yere düşenlerden birinin çekirdeğini toprağa dikerek büyük bir emekle yetiştirmeye çalışan köylü çocuklarını şeftali ağacının ağzından anlatır.
Samed Behrengi, 1968 yılında, daha 30’una varmadan Aras Nehri’nde can verdi. “Bir kaşık suda boğuldu” denerek ölümünün ilginç yanı üzerine gidilen Behrengi’nin, vefalı şeftali misali boyun eğmediği Şah yönetiminin gizli polisleri tarafından öldürüldüğü ve tıpkı Küçük Kara Balık gibi ölümünü değil, yaşamının insanların yaşamını nasıl etkileyeceğini önemseyerek kısa ama anlamlı bir hayat sürdürdüğü dilden dile dolaştı. Livaneli’nin “Taht Bir Yana, Şah Bir Yana” şarkısına konu oldu, “Çemberimde Gül Oya”da idealist bir öğretmende can buldu, öldü ama tekrar tekrar var olmakta zorluk çekmedi.
Nice çocukların zihinlerine doğması dileğiyle…