İnsan. Beş harf ile koca bir devran. Dili, dini, ırkı, cinsiyeti fark etmeksizin binlerce hayat ile varoluş hikayesi. Çekimleri 60 şehirde 2 bin insan ile yapılmış anlamlı bir yapıt: İNSAN\HUMAN
Dünyaca ünlü Fransız fotoğrafçı ve yönetmen Yann Arthus-Bertrand “Bizi insan yapan nedir?” sorusunun peşine düşmüştür.
“Başlarda ütopik ve bir deli işi gibi görünen bu fikre çalışma arkadaşlarım büyük bir alçak gönüllülükle yaklaştı. Hayalim kelimelerin gücü üzerine kurulup dünyanın eşsiz görüntüleriyle beslenen bir film yapmaktı. Yaptığım görüşmeler sorularıma cevap arayıp, karşımdakini analiz etmek üzerine değildi. İnsanın ruhunun en derinliğine ulaşacak cevapları onların bir bakışında, ifadesinde, bir kelimesinde bulmaktı. Buradaki her hikaye eşsiz.” YANN ARTHUS-BERTRAND
Bir yandan hüzne boğup bir yandan umutla doyuran bu belgesel; savaşa, ayrımcılığa, yoksulluğa, homoseksüelliğe farklı bir pencereden bakmamıza olanak sağlar.
Baktığınız her yüzün acısını hissedeceğiniz, duyduğunuz her hikayeyi yaşayacağınız bu etkileyici belgeselden bir kaç alıntıyı ve belgeseli sizler için buraya bırakıyorum 🙂
“Üvey babamın beni uzatma kabloları, askılar, tahta parçaları gibi malzemelerle dövdüğünü hatırlarım. Bana derdi ki: ‘Bu beni daha çok acıtıyor.’ ‘Bunu sadece seni sevdiğim için yaptım.’ Bana sevginin ne olduğu hakkında hatalı mesajı vermişti. Bu yüzden uzun yıllar boyunca sevginin incitici olduğunu düşündüm. Sevdiğim herkesi incittim. Acı verdiğim ölçüde sevgiye değer biçtim. Ve sevgiden yoksun bir ortam olan cezaevine gelince onun gerçekte ne olduğunu ve ne olmadığını anlamaya başladım. Biriyle tanıştım. Sevginin esasını anlamamı sağladı. Geçmişimi gördü, koşullarımı bir insanın işleyebileceği en kötü cinayet türü olan bir kadın ve çocuğun katledilmesi ve ömür boyu cezaevinde kalacağım gerçeğini. O Agnes’ti, katlettiğim Patrica ve Chris’in annesi ve büyükannesi. Bana sevgi hakkında en büyük dersi vermişti. Normalde benden nefret etmeliydi ama etmedi. Çıktığımız yolculukta, zamanla çok şaşırtıcı bir şekilde bana sevgiyi verdi. Bana ne olduğunu öğretti.”
“Mutluluk bizim için yiyeceğe küçük bir parça toprağa sahip olmaktır. Ve gece gündüz elektriği olan, gerçek bir yerde yaşamaktır. Karanlıkta uyumamız gerekmezdi. Bu mutluluktur ama hasır bir döşek olmadan yerde yatıyoruz. Elektriğimiz olsa, çocuklarımızın hayatında bir ışık olurdu.”
“Yedek kuvvetlerdeyken bir gece, birliğimle bir intihar saldırısını önlemek amacıyla Nablus yakınlarında bir köyde bir teröristi yakalamaya çalışıyorduk. Kuvvetlerimizi tanzim ettim. Onu saklandığı yerden çıkarmak ve göz dağı verme amacıyla evinin duvarlarına ateş ettik. Evin içinden biri kucağında diğeri elinden tutan iki kız ile birlikte bir kadın çıkageldi. Saat sabaha karşı 3’tü. Kız panikledi ve bize doğru koşmaya başladı. Kendisini havaya uçuracağından korktum. Ona Arapça ‘Dur’ diye bağırdım. O gelmeye devam etti. Kafasının üzerinden ateş ettim. Durdu. O anda zaman durmuştu. Bu hayatımın en kısa ve en uzun anıydı. Kız hayatta kalmıştı. Ben de öyle ama aynı zamanda, her ikimizde de bir şeyler ölmüştü. Bir çocuk vurulursa, bu içimizde bir şeyleri öldürür. Ne olduğunu bilmem. Bir yetişkin bir çocuğa ateş ederse, bu içimizde bir şeyleri öldürür. Bir şeyler ölür ve onun yerine başka bir şey dünyaya gelir. Ona ateş ettiğim için utanmıştım. Elem veren bir utanç. Hepsinden önemlisi, tetiğe dokunan ve kıza ateş eden parmağımdaki his. Tetiği çeken bu parmaktan bir şeyler hayat bulmalıydı.”
“16 Ocak 2007 tarihinde, bir İsrail sınır polisi 10 yaşındaki kızım Abir’i okulunun önünde öldürdü. Sabah 9:30′ da kız kardeşi ve 2 arkadaşı ile beraberdi. Plastik bir mermi 15-20 metrelik bir mesafeden ensesine girmişti. Abir bir savaşçı değildi. O sadece bir çocuktu. Anlaşmazlıktan haberi yoktu ve onun bir parçası değildi. Maalesef Filistinli olduğu için hayatını kaybetti. Hepimiz insan olduğumuza göre bazen düşünüyorum: ‘Eğer bir katili öldürsem yada diğer taraftan, İsraillilerden belki de 10 kişi öldürsem, kızımı bana geri verirler miydi? Hayır. Başka bir acıya sebep olurum ve diğerleri için başka bir kurbana. Bu şiddet sarmalını öldürmeyi, kan ve intikamı bir kenara bırakarak sonlandırmaya karar verdim. Bir çok kişi bana: ‘Onun adına bağışlamaya hakkın yok’ dedi. Buna cevabım: ‘ Onun adına intikam almakta benim hakkım değil.’ Umarım bu durumdan hoşnuttur. Ve huzur içinde yatıyordur.
“Kürtaj olduğum için, şu anda hapisteyim. Yatılı okuduğum için derslerime devam edemezdim. Derslerimi bırakmak istemiyordum. Hamilelik, doğum, emzirme derken uzun süre ara vermem gerekecekti ve bunu göze alamazdım. Böylece kürtaj olmaya karar verdim. Bugün beni sevindiren şey yarın hapisten çıkacak olmam. Derslerime ve işime devam edeceğim. Ve belki günü gelince bir bebeğim olacak. Diğer herkes gibi olacağım.
“Şu anda çok sevdiğim 31 yaşında bir oğlum var. O bir eşcinsel. O gün çok farklıydı. Bir şeylerle mücadele ettiğini anlamıştım. İntihara eğilimi vardı ve sadece 18 yaşındaydı. Bir gün bana: ‘Baba bir şey söylemem gerekiyor’ dedi. Ve bende ‘tabi oğlum, nedir’ dedim. Yüzü solgunlaştı, ve hastayım dedi. Ve bir anda hissettiklerini anladım. Oldukça erkeksi davranışlarından dolayı bir bağlantı kurmamış olmama rağmen bana eşcinsel olduğunu söyleyeceğini bir şekilde biliyordum. O anda bana neler söyleyeceğini hissettim ‘dur tahmin edeyim işini kolaylaştırayım’ dedim. ‘Tamam’ dedi. ‘Bana eşcinsel olduğunu söyleyeceksin değil mi? ‘dedim. ‘Evet,öyleyim’ dedi. Ona gerçekten ama gerçekten yakın hissettim. Bana bunları anlatmaya çabalıyordu. Eşcinsel olmayı istemediği için, her şey bana makul geliyordu. İşte bu yüzden intihara eğilimliydi. Hemen ona sarıldım ve ‘her ne olursa olsun yanındayım oğlum’ dedim. ‘ Seni ne kadar sevdiğimi değiştiremez.’ Sanırım o zamandan beri ilişkimiz daha güçlü oldu. Böylece sorun doğal seyrinde hallolmuş oldu.
BELGESELE BU LİNKTEN ULAŞABİLİRSİNİZ: https://www.youtube.com/watch?v=DbS5Tc71cjI İYİ SEYİRLER 🙂