Hayatı Sorgulamanıza Neden Olacak Film Önerileri

Knocking on Heaven’s Door

Knocking On Heaven’s Door
Özgürlüğe ve okyanusa doğru akan, aynı zamanda Cennetin Kapısı’nı çalmak üzere olan iki arkadaşın hikayesini anlatan bu yapıt, yolculuk filmlerini seven insanlar için oldukça ilgi çekici bir şekilde hayatımızı nasıl yaşadığımız, neleri geciktirdiğimiz konularında sizi derin düşüncelere itecek türden.
Filmimiz daha önce birbirini tanımayan iki kişinin yaklaşık aynı zamanlarda hastalığın ilerlemiş olduğunu öğrenmesiyle başlar. İki genç hayatın bu talihsizliği üzerine üzülmek yerine zil zurna sarhoş oluncaya kadar içmek ve son yolculuklarını da Okyanus’a doğru yapmak isterler. Çünkü filmde de bahsedildiği gibi “Cennette konuşulan tek konu budur; okyanus ve gün batımı…”

Lucky

Lucky
Uçsuz bucaksız bir çölde yaşayan kahramanımız artık hayatının sonlarına doğru gelen ihtiyar bir adamdır. Her sabah belirli ritüellerini yapan, yalnız geride bırakacak hiçbir şeyi olmayan yalnız adam Lucky, yaşamının son evresinde hepimizi düşüncelere sevk edecek oldukça anlamlı bir aydınlanma yaşayacaktır. Bu sırada çevresinde olan olayları ve geçmişini de düşünen Lucky ölümle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Hayatın amacı nedir? Ölümü nasıl algılamalıyız vb. konular hakkında düşünen ve elbette Johnny Cash dinlemeyi sevenler için oldukça güzel, izlenmesi gereken bir filmdir.

The Village

The Village
Tarihler 19. yüzyılın sonlarını gösterdiğinde küçük bir kasabada işler sarpa sarmaya başlar. Huzurlu ve basit hayatları olan bu insanlar kasabadan dışarı çıkılmayan ve ormanda canavarların gezdiği bir bölgede korku içinde yaşamaktadırlar. Kahramanımız Lucius Hunt , sorgulayıcı ve aynı zamanda meraklı biridir ve ormanda neler döndüğünü öğrenmek için bir geziye çıkmak ister fakat bu durum, ormandaki canavarların hiç hoşuna gitmeyecektir. Kasabaya inen yaratıklar halkın büyük bir korku yaşamasına neden olacaklardır.

The Elephant Man

The Elephant Man
19. yüzyılın iç bunaltıcı sonlarına doğru, doktorumuz Frederick Treves o sıralarda Londra’da bulunan bir gezici sirkte çalıştırılan Fil Adam lakaplı John Merrick ile tanışır ve onun hemen hastaneye yatırılmasını sağlar. İnsanların tiksinerek baktığı, hasta bakıcıların korktuğu Merrick, görüntüsünün altında aslında ne kadar kibar ve duyarlı bir insan olduğunu göstermek için güzel bir fırsat elde etmiştir fakat başına olmadık işler gelir.
Jung’un üzerinde çalıştığı bir kavram olan, sosyal görüntümüzü temsil eden personanın, kişinin kendini tanımlamasının ve toplum tarafından kabul görmesinin ne anlamlara geldiğini kavramak için değerlendirildiğinde elimize oldukça çarpıcı örnekler sunan bu film, insanın sosyal hayatta taktığı maskelere dair belirli sorduracak cinsten.

Love and Death

Love and Death
Listemizin sonundaki Woody Allen’ın filmi olan Love and Death’dir. Film Çarlık Rusya’sı döneminde Napolyon’a suikast düzenlemek isteyen Boris’in başından geçen maceraları esprili bir dille anlatmaktadır. Boris’in aşk ve ölüm dışında tanrının varlığını da sorguladığı bu filmde Azrail ile olan konuşması ise oldukça ilginç ve eğlencelidir.
“Boris: Sen kimsin?
Azrail: Ben Azrailim.
Boris: Öldükten sonra bize ne oluyor? Cennet ve cehennem var mı? Yeniden hayat var mı? Tamam… bir soru daha soracağım; orada kızlar var mı?
Azrail: Merak uyandırıcı birisin geç adam, yeniden buluşacağız.
Boris: Zahmet etme.
Azrail: Ne zahmeti…”
Ruslara dair fazlaca atıfta bulunan filmde hayatla da oldukça güzel bir biçimde Woody Allen’ın nevrotik ve kaos vari tarzıyla dalga geçilir.