Hafıza;

Hafıza, bellek kelimesinin Arapçasıymış. Psikolojide hafıza, “Bir organizmanın bilgiyi depolama, saklama ve sonrasında geri çağırma yeteneği” olarak tanımlanmış.

Hatırlamak için hayal kurmaya, hayal edebilmek için de hatırlamaya muhtacız.

Eskilerin deyimiyle “hafıza-i beşer nisyan ile malüldür” yani insan hafızası unutma ile sakattır. Ancak hafızanın kusuru sadece unutması değil, unutmak istediği zaman unutamaması, hatırlamak istediği zaman bir türlü hatırlayamamasıdır. Unutmak kimi zaman bir hayatta kalma aracıdır. Çünkü her şeyi hatırlayarak yaşayamayız. Hele unutmayı unutursak halimiz nice olur?

Hatırlamak için bir hafızamız varken, unutmak için elimizde hiçbir şeyin olmaması; hayatın bize attığı en büyük kazıktır.” Murathan Mungan

Hafıza: Bazen kişiyi unutur, olayı hatırlatır, bazen de zamanı unutur, hissi hatırlatır. Hafıza ya her şeyi hatırlatır ya da hiçbir şeyi hatırlatmaz. Kafada yarım yamalak bilgilerle, kalan arızalarla, düşe kalka, yanıla hatırlaya, unuta güçlene hatırlamaya devam ederiz. Paradoksal bir çember içinde, unuttuğunu sandığın çok şey tam olarak unutulmaz, hatırladığını sandığın çok şey de doğru hatırlanmaz.

Bu dünyada hiçbir şey göründüğü hatta yaşandığı gibi değil. Her şey hatırlandığı gibi!” Barış Bıçakçı

Hafızadan her kaçışta bir hatıraya çarparız, bazen rengi belli belirsiz, bazen de erguvanlarıyla tam karşımızda…

Orhan Kemal

Güçlü bir hafıza, ağır bir cezadır ve işin kötüsü; iyi anları nadiren, kötü anları sıklıkla hatırlatır.”  Orhan Kemal

İnsanda kendine olan özgüveni sağlayan tek güç olan hafıza yeri gelir lanet, yeri gelir hediye olur. Öyle bir hediye ki: İhaneti, yalanı, utanç verici anları, yalnızlığı, hayal kırıklıklarını unutturur.

Oscar Wilde hafızayı şöyle tanımlamış;

Oscar Wilde

Hiçbir zaman gerçekleşmemiş ve gerçekleşmiş olması mümkün olmayan olayları kaydeden günlüktür.”

Oğuz Atay, İTÜ İnşaat Fakültesi’nden hocası olan Prof. Dr. Mustafa İnan’a ilişkin yazdığı “Mustafa İnan-Bir Bilim Adamının Romanı” isimli eserinde bir halk çocuğunun dünya çapında tanınan bir bilim adamı oluşunun hikâyesini anlatır ve  şöyle der;

Oğuz Atay

Çok zekiyim ama hafızam kötü bahanesinin ardına saklanamayacak mühim unsur. Zira hafıza, zekanın bir parçasıdır.”  

Gördüklerimizin, bildiklerimizin, öğrendiklerimizin muhafızlığını yapan beyinsel işlev olan hafızaya, hatırladığımız değil: Yarattığımız geçmişimiz de diyebiliriz.

Başka hiçbir şey yapmayın, yazın” cümlesinin yazarı Raymond Queneau’ya göre, hafıza, geleceği bombalamak isteyen bir zaman siperiymiş.

Zeka bileşenleri içinde: Neden sonuç ilişkileri kurma, karakter analizi, strateji belirleme, çözüm yolu bulma gibi birçok parametre hafızadan daha değerliymiş. Kasparov’un satrançta bilgisayarı yenmesi örneğini verebilir miyiz? Bilgisayar sadece kaydeder, hıfzeder. İnsan beyni ise daha komplekstir.

İkinci Dünya savaşının ruhunda uyandırdığı acıya daha fazla dayanamayarak karısıyla birlikte intihar eden Stefan Zweig “Dünün Dünyası” adlı hatıralarında şöyle demiş;

Ben hafızayı, bir şeyi şans eseri muhafaza edip başka bir şeyi kaybetme olgusu olarak değil, olayları kasten sıraya koyma veya adam akıllı unutma gücü olarak görüyorum. Kendi hayatlarımız hakkında unuttuğumuz her şey, zaten çok daha önceden içgüdülerimiz tarafından unutulmaya mahkum edilmiştir.”

Marcel Proust hafızanın çelişik işlevleri için şu örneği vermiş;

Marcel Proust

“Çünkü hafızamızda her çeşit şey bulunur; hafızamız, bir tür eczane, bir tür kimya laboratuvarıdır, elimize tesadüfen sakinleştirici bir ilaç da geçebilir, tehlikeli bir zehir de.”  

İsveçli dünya hafıza şampiyonu İdriz Zogaj’a göre hafıza “ilişkilendirme sanatıdır.”
Beynimizin hafıza bölümündeki boş hücrelere yeni bir bilgiyi kaydedebilmek için, o bilgiyi hali hazırda hakim olduğumuz herhangi bir kavram ile ilişkilendirip, fiziksel olarak da o kavramın yakınına kaydediyoruz. Ve bundan sonraki süreçte, beynimizden yeni bilgiyi okuyabilmek için, ilk başlarda o ilişkilendirdiğimiz şey ile birlikte çekiyoruz.

Eğer ki kendinizi okyanusta bir damla gibi yahut kökleri olan bir ağaçta tomurcuklanan bir yaprak gibi hissedebiliyorsanız sebebi hatıralarınızın varlığıdır. Yokluğunda oluşan hissiyat ise çölde bir damla su olmakla ya da çoktan sararıp dalından ayrılmış bir yaprak gibi hissetmekle eşdeğerdir. Hafızamızın ırzına geçiyoruz ki, hayat yaşanabilir kılınsın. Hakikat, buz gibi bir şey. Hakikate, gözlerini dikerek bakan delirir. Albert Camus bu yüzden “insan ne ise o olmaya yanaşmayan tek varlıktır” diyor.

Sevgili oğlum Doğa Tokuçoğlu: Senden sonra keder, ağır keder ve yılgınlık içindeyim.
Şair Şükrü Erbaş’ın “ Çırpınıp İçinde Döndüğüm Dünya”da yazdığı gibi;


“Sen konuşmazsan dünya susuyor biliyor musun? İnsan unutmanın sularını geçti, kimse kimseyi hatırlamıyor.”