Bir babanın en acı anısı nedir? Bir baba diğer babalara neden çocuklarınıza fazla bağlanmayın, onları çok sevmeyin der?
“Dediler ki evlât acısını ölçecek bir mi’yar yoktur. Bu da doğrudur fakat belki yalnız tek bir mi’yar vardır: O acıyı ihâta eden hatıralar ne kadar çok ve zengin ise sarf edilen emekler ne kadar ağır ve bol, bunlardan hâsıl olan neticeler ne kadar olgun ve mesut ise duyulan acının ateşi de o nispette yakıcıdır.”
Eğer gerçekten somut bir cevap ararsanız kesinlikle Halit Ziya Uşaklıgil’in Bir Acı Hikaye’sini okumalısınız.
Halit Ziya, acı serzenişler ile oğlu Vedat’ın ölümünün üzerine anı türünde yazdığı bir eserdir, Bir acı Hikaye. Öz deyişiyle katlanılması imkansız bir ıstırap ile yazdığı eserinde nerdeyse hiç edebi bir dile rastlayamazsınız. Üstad, bu anısını yazdığında yayınlamayı dahi düşünmemiştir. Okuttuğu dostları onu bu anıyı yayınlamaları için ısrarı üzerine dayanamayıp yayınlamıştır. Halit Ziya, hayatının son yıllarını bir matem ile geçirdiğini biliyoruz. Oğluna yapılan haksızlıkları da üstü açık yazması yalnız edebi değil her türlü kaygıdan uzak durduğunun bir kanıtıdır. Yazdığı son eser olan Bir Acı Hikaye’de zamanın aydın kesimin de nasıl yaşadığını da net bir şekilde anlayabiliriz. Üstad, oğlunun ölümünün arkasında ki perdeyi aralamaya çalıştığını da anlayabiliyoruz. Üstad, daha önceki romanlarında ölümün başkalarına verdiği acıyı işlemişti ama tabii daha önce bu acıyı hiç bu kadar net hissedememiştik.
“Herhalde bu, aranılarak iltizam ile yapılmış bir sânia değildir, facianın kendisinden doğan bir neticedir.”
Bu yüzden bana göre yazılmış en acıklı eserlerden biridir. Eğer anı okumayı severseniz ya da isterseniz okumanızı şiddetle tavsiye ederim.