Sanatı ve belki de esrarengiz ölümü ile ölümsüzleşen, “Küçük Prens” deyince akla gelen Fransız pilot ve yazar, Antoine de Saint-Exupery’in hayatı ve kafaları karıştıran ölümü hakkında bilgilere yer vereceğiz. Bugün 120. yaş günü olan yazarın hala aramızda olduğunun kanıtlarından birisi de günümüzde yankılarının hala devam etmesidir.
Yazar, denizcilik ve mimarlık eğitimi almış olsa da pilot olma hayalinden ödün vermeyerek peşinden gitmiş ve hayatının dönüm noktası olan 1920 yılında, yeniden uçmaya başlamıştır. İşte uçuş deneyimlerini anlattığı ilk kitabı “Güney Postası”nı bu zaman zarfında yazmıştır. Ardından Arjantin’deki yaşamını anlatan “Gece Uçuşları”nı da yazan Antoine de Saint-Exupery, II. Dünya Savaşı esnasında iken de yazmaya devam etmiştir. Dünya ve İnsanlar, Savaş Pilotu ve Küçük Prens’i de II. Dünya Savaşı esnasında yazmıştır. Belki de onu bu denli başarılı kılan zıtlıkları bir araya getirerek seslenmesidir. Antoine de Saint-Exupery, savaşın ortasında bile barışı ve sanatı, hümanist satırlarıyla yaşatabilen salt yazar diyemeyeceğimiz nadir kişiliklerden birisi olarak iz bırakmıştır.
Yazarın Küçük Prens eserini II. Dünya Savaşından etkilenerek yazdığı söylenir ve kitaptaki yıldızları sayan şapkalı adamın savaş sonrası birçok ülkeyi etkisi altına alan ABD’yi simgelediği: minik gezegeni yok eden “Üç Baobab” ağacının ise ikinci dünya savaşını başlatan: Almanya, Japonya ve İtalya’yı simgelediği rivayet edilmektedir. Ayrıca Küçük Prens, “Gazpacho” adlı müzik grubunun “Tick Tock” albümüne de konsept olmuştur.
Antoine de Saint-Exupery, yaşama olan bakış açısını şu sözleriyle dile getirmiştir;
“Yaşam bize bütün kitapların öğrettiğinden daha çoğunu öğretir. Çünkü yaşam bize karşı direnir, insan ancak engellerle karşılaşıp onları aşmaya çalıştıkça kendini tanımlayabilir.”
Yaşamı bu çizgide tutan yazarın, bir savaş uçağında hayatını noktalaması da oldukça elemlidir. Ölümü hakkında birden çok bilgi bulunmaktadır. Bunlara göz atacak olursak;
Kaynakların çoğunda, II. Dünya Savaşı esnasında yüzbaşı rütbesiyle Alman ordusunun hareketlerini havadan izlemekle görevlendirilmiş olan yazarın, 31 Temmuz 1944 yılında uçağı vurularak Marsilya açıklarında denize düşerek yaşamını yitirdiği ve enkazın 2000 yılında balıkçılar tarafından bulunduğu yazmaktadır. Ancak diğer kaynaklarda durum böyle değildir. Söz gelimi, denize düşmüş olan uçağın enkazından Antoine de Saint-Exupery’e ait bir kolye çıktığı ancak ona dair hiçbir kemik bağlantısının bulunmadığı; bulunan uçağın hiçbir hasar, patlama ve çarpışma izleri taşımadığı; Alman ordusunun kayıtlarında, o tarihlerde herhangi bir düşman uçağının vurulmasına dair hiçbir kaydın olmaması gibi birçok bilgi bulunmaktadır. Ki aynı zamanda yazarın çok iyi bir pilot olmasına rağmen yine de sürekli daldığı ve ufak tefek kazalardan kıl payı kurtulduğu da söylenir. Bununla ilgili ise;
“Ah bu bulutlar, hep beni yanıltıyor bazen bir kuzu olduklarını zannedip saymaya başlıyorum, göz kapaklarım gözlerimi örtüyor ansızın” demiştir.
Bu ve bunun gibi birçok farklı bilgiler yazarın hem yaşamı hem de ölümü hakkında kafalarda soru işaretleri oluşturmaktadır. Tıpkı eserlerindeki yalın anlatımlarının içine yüklediği derinlikler gibi..