Hızlı adımlarla merdivene çıkmaya başladı. Bütün geçmişi peşinde ,çaresizlik bir nefes kadar yakındı. Son 5-6 basamak kalmıştı ki ayağı takıldı, yere düştü. Korkusundan sırtını duvara yasladı, katilinin gelmesinden ürküyordu. Omuzuna dokundu biri, ürkekçe kafasını soluna çevirdi, mutluluğunu gördü. Korkmaya o kadar alışmış ki eliyle ittirip hızlıca evin yolunu tuttu. Yalnızlığını sembolize eden anahtarlıksız ve tek başına anahtarı çıkardı cebinden. Kapı deliğine tek seferde yerleştirdi. O an bu duruma şaşırsa dahi pek vakti yoktu. İçeri girdi, kapıya sırtını dayadı. Karşısında kapısı açık buzdolabını gördü, içinde günler öncesinden kalan yarım birası yere dökülmüş, silahı anımsatan şekilde ona doğrultulmuştu. Sol tarafta salonun derli toplu olmaması ve az eşya olmasından kaynaklı en fazla zamanının geçtiği o saçma yırtık kanepe oturdu. Öne doğru eğilmiş dirsekleri diz kapağında, elleri saçlarındaydı. Kafasını kaldırdı, önündeki kül tabağındaki yarım kalmış sigarasını gördü.
“Sen gitmedin mi? Yarım ve eksik bıraktım seni”dedi.
İçinden sigaranın seni yalnız bırakmam demesini istedi. Sigarayı aldı eline, cebinden çakmağını yokladı ama bulamadı.
“Sigaraya bakıp bilerek yapıyorsun biliyorum”dedi.
İnat etti, ocağın altını yaktı, sigarayı eline alıp seri katilmişcesine bakış attı. O an sigarayı yakması ve içmesi içindeki kötülüğü çıkarmaya yelteniyordu. Derin derin bir nefes çekti içine, bitirmeden tekrar yarım bıraktı. Ölümün balkondayken geleceğine bilmesine rağmen, son defa gökyüzüne bakmak istedi. Fazıl Say’dan Ankara parçasını açtı. Tüm cesaretini toplayıp,balkona doğru yöneldi.Umarsızca(çaresizce)gökyüzüne baktı. Son cümleleri kendi yazdığı şiiri oldu. Yaşadığımız çağa dayanamayız bir türlü, hep yavaş adımlarla gelen geleceği düşünürüz. İvedilik veririz geleceğin akışına ,saklamak için geri çağırırız geçmişi, çökmüş, yitmiş gitmiş de ondan. Böylesine pustan yoksunuz işte. Kendi gerçeklerimizi bizim olanları düşünmeyiz bir türlü. Anlamsız saçmalıklara dalarız, derin derin düşünmeden uçup gideriz.