Yazmak, çizmek, üretmek ve her şeyin ötesinde yaratmak eylemi; yazar, şair ve sanatçıların bu dünyayı sihirli kıldığı bazı yollar. Bu sihri mümkün kılmış fakat yüzyıllar boyu bir adım geride bırakılmaya çalışılmış kadın yazar, şair ve sanatçılar ise edebiyat ve sanat alanlarında oldukça önemli bir noktada yer alıyor. Bıraktıkları eserlerle zaman ve mekanları aşan bu kadınlar, Kitaiskaia’nın deyimiyle “cadılar”, çoğu zaman anlattıkları hikayelerle birlikte tarihin kör noktalarında yaşamaya mecbur kalmışlar.
Hep Kitap’tan çıkan Edebiyatın Cadıları adlı koleksiyonda kitabın yazarı Taisia Kitaiskaia ve çizeri Katy Horan, derledikleri otuz kadın yazarın bakış açılarına ve eserlerinin derinine inmeye çalışarak bu “cadı”ları bizlere bütünüyle tanıtmaya çalışıyor.
“Cadılar ve kadın yazarlar yaratıcılık, gizem ve diğer dünyalar konusunda benzer konumdadırlar. Kendi hayal gücü ormanlarında yalnız kalmaktan ya da kendi suçlarının kulübelerinde yaşamaktan korkmazlar. Karanlıktan korkmazlar. Hal böyleyken, “Edebiyatın Cadısı” makamı da bir yazara atfedebileceğimiz en yüksek onurdur.” diyen Kitaiskaia ve Horan’ın ele aldığı kadınlardan bazıları ise şu şekilde:
Octavia Butler (1947-2006): Tuhaf Tohumların, Türlerin ve Geleceğin Ekicisi:
Kahya bir annenin ve ayakkabı boyacısı bir babanın kızı olan Octavia E. Butler, erkek ve beyazların egemenliğindeki bilim kurgu türünün edebiyattaki öncüsüydü. Güç dinamikleri üzerine yoğunlaşan Butler’ın, siyahi kadın başkahramanları bulunduran ve felsefi açıdan oldukça başarılı olan romanları, ona MacArthur “Dahi” Ödülü’nü kazandırdı.
Önerilen Okumalar: Yakın, Wild Seed (Vahşi Tohum), Bloodchild and Other Stories (Kançocuk ve Diğer Öyküler)
Shirley Jackson (1916-1965): Kasabaların, Yerel Korkuların ve Kehanetlerin Cadısı:
Sıradan ve doğa üstü elementleri bir arada kullanan Shirley Jackson’ın kurmaca edebiyatı, insanların, onlara fırsat verildiğinde sergileyebilecekleri acımasızlıkları konu alır. Popüler hikayelerinden biri olan “Piyango”, yahudi bir profesör olan kocası nedeniyle evlerinin üzerine gamalı haç çizilmesinden sonra yazılmıştır. Üstün bir gözlem ve espri anlayışına sahip Jackson’ın birçok eserine bu gibi özellikleri yansımıştır.
Önerilen Okumalar: “Piyango”, Biz Hep Şatoda Yaşadık, Tepedeki Ev, Life Among the Savages (Barbarlar Arasında Yaşam), Raising Demons (Uyanan İblisler)
Eileen Chang (1920-1995): Acı Aşk, İhanet ve Mücevherlerin Büyücüsü:
Afyon bağımlısı ve geleneksel düşüncede bir baba ve ayakları büyümesin diye demir ayakkabılar giydirilen fakat buna rağmen o ayakkabılarla kayak yapmayı öğrenmiş, Batılı gelenekte bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş Chang. On yedi yaşında dizanteriye yakalanan ve durumu babasına söylediği halde hastalığına inanılmayan Chang, hastalığı süresince altı ay odasında kilitli tutulmuş ve ancak hemşiresinin yardımıyla kaçmayı başarmış. Aşk ve aile hayatı üzerine yazan yazar, Los Angeles’ta vefat etmiş. Günümüzde popülerliğini koruyan ve Çin’de çok sevilen yazarın bazı eserleri Ang Lee gibi yönetmenler tarafından sinema perdesine taşınmıştır.
Sinemaya Uyarlanan Eserleri: Love in a Fallen City (Günahkar Bir Şehirde Aşk), Red Rose, White Rose (Kırmızı Gül, Beyaz Gül), Lust, Caution (Şehvet, Dikkat).
Önerilen Okumalar: Half a Lifelong Romance (Yarı Ömürlük Aşk), Naked Earth (Çıplak Toprak), The Rice-Sprout Song (Filiz Tomurcuklarının Şarkısı)
Anna Ahmatova (1889-1966): Kışın, Dayanıklılığın ve Söğüdün Sihirbazı:
Rusya’nın Stalin yönetimi altına girmesiyle, kendisiyle birlikte birçok sanatçı arkadaşının işkence edildiği dönemleri gören Ahmatova’nın hüznü, melankolik temalı eserlerine de yansımıştır. Oğlu hapse atılan ve kocası idam edilen Ahmatova’nın en cesur ve meşhur şiiri ise “Ağıt” isimli şiiridir.
Önerilen Okumalar: “Ağıt”, Seçilmiş Şiirler, “Söğüt”, “Lüt’ün Karısı”, “Son Kadeh”
Sappho (MÖ 630-570): Lirin, Balın ve Kalıntıların Sireni:
Antik Yunan’ın kanon isimleri Platon ve Homeros’tan bile önce Sappho, ilk edebi figürlerden biri ve ilk kadın eşcinsel şair olarak tarihe geçmiştir. Platon’un “Onuncu Musa” olarak adlandırdığı Sappho’nun lir eşliğinde seslendirilmiş şiirlerinin, dini açıdan reddedilip zamana yenik düştüğü için günümüze çok azı aktarılabilmiştir.
Önerilen Okumalar: If Not, Winter (Öyle Değilse, Kış), “Süslenmiş Zihnin Ölümsüz Afrodit’i”, “Tanrılara eş gibi görünüyor o bana…”
Furuğ Ferruhzad (1935-1967): Bedensel Aşk, Yeşil Bahçeler ve Parfümün İsyankarı:
İran’ın en önemli şairleri arasındaki Ferruhzad, toplumsal normlara karşı duruşu ve açıkça cinsellikten bahsetmesi gibi nedenlerle döneminde ağır şekilde eleştirilmiş. Yirmi bir yaşında boşanan şair, cüzam hastanesinden bir erkek çocuk evlat edinmiş ve erken yaşta bir araba kazasında vefat etmiştir. Belgesel yapımcısı olarak da bilinen şairin bu ölüm şeklini, “İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına” adlı şiirinde haber verdiği de bazıları tarafından inanılan bir teori.
Önerilen Okumalar: Sin: Selected Poems of Forugh Farrokhzad (Günah: Furuğ Ferruhzad’ın Seçme Şiirleri), “Tutsak”, “Altın Halka”, “Günah”, “Yeniden Doğuş”, “Oyuncak Bebek”, “Bahçeye Acıyorum”