Dönüşüm: Fatma

Absurdizi

Türkiye’nin yeni Netflix dizisi geçtiğimiz günlerde yayımlandı ve yayımlandığı günden itibaren büyük ses getirmeyi başardı. Başrollerinde Burcu Biricik, Uğur Yücel, Mehmet Yılmaz Ak ve Hazal Türesan gibi isimlerin yer aldığı yapım, topluma karşı dönüşmek zorunda olan bir kadının hikayesini konu alıyor. İlk sezonu altı bölümden oluşan dizide kendi yolunu bulmaya çalışan bir kadını, Fatma’yı görüyoruz.

Fatma, hepimizin evinde, yolda ve otobüste gördüğü kendi halinde bir temizlikçi olarak görüyoruz. Eşi Zafer hapse girdikten sonra kendi geçimini sağlamak için evlere temizliğe giden Fatma’nın tek bir isteği var; eşi Zafer’i bulmak. Dizinin ilk sahnesinden beri yakın çekim planların kullanılması, duygu yoğunluğu üzerine kurulduğunun habercisi olmakla birlikte kişi giyimleri ve mekan renk kullanımlarının da daha pastel tonlarda tercih edilmesi direkt olarak Fatma karakterine odaklanıldığını gösteriyor. Fatma, Zafer’in hapisten çıktığı halde eve gelmemiş olmasından dolayı şüphelenirken sorabildiği herkese eşini soruyor ancak kimse Fatma’yı dinlemiyor. Görüyorlar ama bakmıyorlar, bakmak istemiyorlar. Sürekli başı eğik yürüyen bir kadının toplum tarafından “kadın başına” olarak anılmasıyla gözlerini sürekli herkesten kaçıran Fatma, hemcinslerinden dahi aynı tepkiyi görüyor.

Geleneksel medya alternatifinde, dijital platformların kadına şiddeti daha anlamlı anlatabildiği çoğu yapım gibi bu yapımda da toplumsal cinsiyet eşitsizliği mesajlarını çok iyi görüyoruz. Üstelik Fatma hepimiz gibi biri, daha marjinal, çağdaş, muhafazakar ya da “x” olması fark etmeden soru sormak için dahi başında bir erkek olması bekleniyor. Daha çarpıcı olanı ise, ilerleyen bölümde şu çok net görünüyor ki; kadını bir nesne gibi gören ve sahip çıkılması gerektiğini düşünen, bunu söylemlerine dayandıran çoğu kişi potansiyel tecavüzcü olma özelliğini de taşıyor. Kimden bahsediyoruz? Fatma’nın ev sahibi olan İsmail. İsmail, Fatma eşini sordukça onu iteleyen bir karakterken, gece olduğunda camını kırıp Fatma’ya sözlü cinsel şiddette bulunuyor. Bu sayede yapımın konusunu biraz daha iyi anlıyoruz ve Fatma’nın çocukluk izlerine gidiyoruz..

“Çocukluğundan kaçmaya çalışanlar ne vakit büyüyeceğini bilemezler.”

CİNNET

Fatma, eşini aradıkça alamadığı tüm sorularla birlikte Bayram’ın kasasından bulduğu silahla bir başka isim olan Şevket’e gidiyor. Şevket sosyal medya hesaplarımızda, hayatın tam ortasında gördüğümüz bir karakter çiziyor. Şiddeti sözlü olarak başlatmak, yani kadın bedeni üzerinden küfürler.. Fatma yine sorunun cevabını bulamayınca Şevket’i öldürüyor ve hikaye başlıyor. Gündelik yaşamına devam edip temizlik yapmaya gittiği bir evde ipucu niteliğinde bir sahne görüyoruz. Yazar, kitabı için sabah kuşağı programlarını izlerken “cinnet geçirmiş öldürmüş” diyor. Aslında burada toplumun gördüğü tüm olayları, sürekli cinnet olarak nitelendirirken bunu ne kadar normale indirdiğini gösteriyor. Yazarın sabah kuşağı programlarını izlerken hayrete düşmesi, Fatma’nın ise katilin kim olduğuna dair tahminlerde bulunması toplumda sosyoekonomik temelli unsurlarına işaret ediyor.

Yapım, toplumdan izler vermeyi elbette iyi başarıyor ancak bunu yaparken kullandığı zaman çizgisi izleyicide kopukluğa yol açıyor. Az önce bahsettiğimiz üzere zaman zaman çocukluğuna giden Fatma, şimdiki zamana geçişte uzun boşluklar bırakıyor. Fatma’nın kardeşiyle görüşmesi ise “Bir Başkadır” dizisindeki kardeş ilişkilerine benziyor. Fatma daha muhafazakar, içe dönük ve hayatın içinde kaybolup giden biriyken, kardeşi Mine çağdaş görünümlü, dışa dönük ve hayatı sıkı sıkı tutmuş bir karakter.

Yapımın ilk iki bölümünde kilit noktalardan başka biri ise sürekli çalan telefonlardır. Fatma, bunun Zafer olduğunu düşünerek bir şeylere tutunurken, öğrendiği gerçek kanlı oluyor. Evinin satılmaması için ev sahibi İsmail’le görüşmeye giden Fatma, İsmail’in tacizine uğruyor. Ancak duyduğu bir ses tüm olayı fark etmesine sebep oluyor. Her telefonu çaldığında arkadan gelen makine-inşaat sesleri. Onu arayanın eşi Zafer değil İsmail olduğunu anladığında ise ikinci cinayetini işliyor.

KADINLAR BİRBİRİNİ YARALARINDAN TANIYOR

Fatma’nın bir başka evde temizliğe gittiği yazar karakteri, Fatma’yı daha iyi tanımamız için ona sorular soruyor ve geçmişe dönmesini sağlıyor. Karakter diyalogları sayesinde üçüncü merkez olan Fatma’nın oğlunu öğreniyoruz. Oğuz’u.. Oğuz’un otizmli olması ve bunun anlamını bile bilmeyen bir toplumla yaşıyor olmasının sancılarını, Oğuz’un ölümünden sonra verilen tepkilerde çok daha iyi anlıyoruz.

İlk cinayeti sonrasında başına bela olan Bayram, bu eylem sonucunda kendisinin zarar gördüğünü ve bundan ancak Fatma sayesinde kurtulacağını söyleyerek yeni bir cinayet hazırlığı yapıyor. Fatma’dan uyuşturucu baronu Ekber’i öldürmesini istiyor. Fatma tabii ki bir kiralık katil değil. Sadece eşi Zafer’i bulmak istiyor. Ancak bazı tesadüfler, ölümle bitiyor. Ekber’in odasında gördüğü Ekber’in sevgilisini, kendi penceresinden yargılayan, belki de içten bir tavırla korumaya çalışan Fatma o kadının aslında kim olduğunu sırtındaki yara izlerinden tanıyor. Onun da yaraları oldu, üstelik çok küçüktü bu izleri üstlendiğinde. İşte o zaman karar veriyor, üçüncü hedef Ekber.

KRALLAR ZALİMMİŞ

Dizinin ilk bölümünden itibaren başı eğik yürüyen, insanlardan korkan ve “görünmez” olduğunu düşünen Fatma, işlediği cinayetler sebebiyle değil; her adımda gerçekleri daha da yakından gördüğü için büyük bir dönüşümün içine giriyor. Bayram’ın adamının Fatma’nın peşine takılarak silahın yerini öğrenmek istemesiyle büyük bir çıkmaza giren Fatma, bu savaşın sonunda Zafer’le ilgili gerçekle yüzleşiyor. Zafer, oğlunun ölümünden sonra “kan parası” almış, hatta bu parayı arkadaşlarıyla bir gecede bitirmiş. Fatma’nın günlerce elini sıka sıka aradığı adamın kocaman bir yalan olduğunu görüyor ve Zafer’in köyde olduğunu öğrenen Fatma, köye doğru yola çıkıyor. Ancak bu yol Fatma’nın çocukluğunda yaşadıkları, çocuk gelin olmasını, taciz ve tecavüze uğramış olmasını, sığ zihniyetleri insanların, “çürük” olarak nitelendirdikleri yerle hesaplaşmasına dönüyor.

İntrosunda da gördüğümüz üzere “Fatma’nın bizden biri olduğunu” gösteren hazırlıklar aslında “kadın başına nelerin yapılabileceğine odaklanıyor.” Fatma, İsmail’in eşi Kadriye’yle birlikte yola çıkıyor ve burada da bir hesaplaşma görüyoruz. Eşinin kan parası alıp almadığını öğrenmek isteyen Fatma sorduğu soruların cevabını “Kan parasını yiyemedim diye kudurma” şeklinde alınca insülin iğnesinin dozunu arttırarak Kadriye’yi de öldürüyor. Aslında tüm ölümler ne kadar Zafer’e işaret etse de gelişen olaylar Oğuz’u ve Fatma’nın çocukluğunu gösteriyor. Hesaplaşma sonrasında Fatma’nın hızlıca geri dönmesi ve oğluna çarpan çocuğun şirketine gidiyor.

YANGIN

Fatma, kendi gerçekleriyle birlikte doğruları bulmaya çalışırken gittiği şirkette oğluna çarpan çocuğu görmesiyle tekrar “temizlikçi” oluyor ve tüm şirketi yakıyor. Bu bölümde yönetmenin yanan terazi objesine odaklanması yapımın tümü hakkında özetleyici bir açı oluyor. Asıl özet ise sonuna gelene kadar bunların hepsini sadece oğlu için yapmadığını gösteren hesaplaşma da bitiyor; polis merkezinde oğlunun halüsinasyonlarını görmesiyle başlayan olay, kardeşiyle hesaplaşmasında bitiyor. Kardeşi her ne kadar halının altına attıkları gerçekleri söylemeye çalışsa da Fatma aslında bu gerçeklerden kaçıyordu. Fatma, tüm yaşamı boyunca çocukken yaşadıklarını unutmak için kendini bir yerlere itti; evlere, insanlara, işine ve oğluna.. Ancak sonunda anladı ki aslında oğlunu da iten oydu. Kardeşini de iten oydu. Ve daha da önemlisi, çocukluğunu iterek bu dönüşümü uzunca bir süre erteleyen de oydu.

Exit mobile version