Bir Zamanların Romantik Aşığı Attila İlhan Hakkında Bilmediklerimiz
Çoğumuz onu Aysel Git Başımdan’ın umutsuzu ya da Ben Sana Mecburum’un romantik aşığı olarak tanıdık. Adını bir yerlerde duyup şiirlerini okuduk.
“…Islığımı denesen hemen düşürürsün
Gözlerim hızlandırır tenhalığını
Yanlış şehirlere götürür trenlerim
Ya ölmek ustalığını kazanırsın
Ya korku biriktirmek yetisini
Acılarım iyice bol gelir sana
Sevincim bir türlü tutmaz sevincini
Aysel git başımdan ben sana göre değilim
Ümitsizliğimi olsun anlasana
Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim…”
Bir tiyatro oyununda sahnede oynanandan daha fazlası vardır ya da bir kitapta sayfalara yazılı olandan daha fazlası. Bizim görmemizi ve anlamamızı bekleyen onca şey vardır. Bazen onları göz ardı ederiz, bazense öğrenmek isteriz. İşte sadece yazdıklarıyla değil varlığıyla sanat olan adam, Attila Hamdi İlhan hakkında bir biyografiden daha fazlası…
Atatürk Lisesi’nde başlangıçta şiirlerini basılı olarak görmek isteyen bir grup genç “Mavi” adlı dergi çıkarmaya başladı. Sanat ve düşünce dergisi olarak çıkan bu dergi, zamanla etrafında birçok yazar ve şairin toplanmasıyla “Maviciler” adlı bir topluluk oluşmasına sebep oldu. Peki bu derginin Attila İlhan’la ilgisi nedir? Dergi asıl yolunu Ahmet Oktay aracılığıyla dergiye katılan Attila İlhan sayesinde bulmuştur. Onun katılmasıyla dergi bir hevesten çıkmış bir edebiyat dergisi olmaya başlamıştır.
Attila İlhan Atatürk Lisesi’nde öğrenim gördüğü sıralar sevdiği kadına Nazım Hikmet şiiri yolladığı için tutuklanmıştır. (Attila İlhan’ın hayatını detaylı incelersek göreceğimiz şu ki; aslında Attila İlhan’ın Attila İlhan olmasında Nazım Hikmet’ten etkilenmesi büyük rol oynar.) 3 hafta göz altı, 2 ay hapis cezası alan İlhan için bu aşkta ilginç olan şudur; söz konusu kadını daha önce hiç yakından görmemiştir.
Bazen onun adını duymanın kıyısından geçtik ama dönüp ona bakmadık. Nasıl mı? Cahit Sıtkı Tarancı’nın Yaş Otuz Beş şiiriyle tanınıp birincilik kazandığı yarışmada Attila İlhan “Cebbaroğlu Mehemmed” adlı destanla ikincilik kazanmıştır. Ama pek çoğumuz bunu görmedik.
“…Silkinip kalkmış ayağa
Gel haberi öteden verelim
çıkmış dağlara kendiliğinden
Cebbar oğlu mehemmed
Fransız’a silâh çekmiş
Hür yaşamak uğruna
ırz uğruna namus uğruna
Ana için baba ve kardeş için
şu mübarek topraklar
şu mübarek vatan için…”
Şiirleri ile tanıdığımız Attila İlhan roman türünde ilk çıkışını Sokaktaki Adam adlı romanla yapmıştır. (Mavi Dergisi’ne bu kitabına yapılan bir eleştiriye cevap vermek suretiyle katılmıştır.) Burada da görmekten uzak olduğumuz şeye gelelim. Sokaktaki Adam’dan 6 yıl sonra yazılacak romanın baş karakterini biz Sokaktaki Adam ile tanımış olduk. Kim mi? Yusuf Atılgan’ın Bay C’si… Sadece bununla kalmamış, ara karakterler arası benzerliklerde görülmüştür.
“İnsan hayatından neden memnun olmaz? Sıkıntıları olur. Ekmek sıkıntısı, geçim sıkıntısı, şu veya bu…
Adam sıkılır niye sıkıldığını bilir. Benim param var, karnım doyuyor, sorumsuz yaşıyorum. Hiçbir şey umrumda olmadığı için, sıkılacak şeyim yok; yine de, ölecekmişim gibi canım sıkılıyor.”
Evet yazımızın başından beri dediğimiz bir şey var; Attila İlhan’ı hep şiirleriyle tanıdık. Peki şunu hiç mi merak etmedik: Bu şiirler kime yazıldı?
Çoğu hayatta var olmayan ve daha önce hiç var olmamış kadınlara… Attila İlhan’ın sevdalısı olduğu kadınlarının çoğu hayalidir. “İnsan sadece hayalini bu kadar güzel sevebilirdi?” ya da “İnsan hayalini böyle seviyorsa kim bilir gerçek olsa nasıl severdi?”
“ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir”
Onun edebiyatımıza katkısı sadece şiirleriyle olmadı elbette. 50 yılı aşkın zamanı Türk Edebiyatında geçti. Bu sürede 12 şiir, 10 roman, 18 deneme, 1 gezi yazısı ve Ali Kaptanoğlu adıyla 15 senaryo katmıştır edebiyatımıza.
“Ver Elini İstanbul”, “Yalnızlar Rıhtımı”, “Rüzgar Zehra” bunlardan sadece birkaçıdır.
10 Ekim 2005’te kalp krizinden vefat eden Attila İlhan’ın cenazesi 13 Ekim 2005’te kalmıştır. Bugünle ilgili bilenen şey şudur; Attila İlhan ölmeden önce cenazesinde alkış istemediğini belirtmiştir.
Yazımıza onun sesiyle veda edelim;