Türk edebiyatının usta kaleminden: Polisiye romanı. Birçok profesörün de katkısının olduğu bu kitap, gezilerek yazılmış. Romanda Hz. İbrahim’in hayatı boyunca gittiği yerlere seyahat edilerek ondan bir iz aranıyor. İskender Pala’da romanını kurgularken tasvirlerinin doğru olması ve daha birçok nedenden seyahat ederek yazıyor. Bir röportajında romanın derinine inebilmek için bir hafta Kudüs’te kaldığını söylüyor.
Asırlar öncesinden yeşermiş fakat yeşermesinin görülmemesi için her türlü sömürüye maruz kalmış medeniyetin kalıntılarını okuyoruz romanda. Bir bakıma hafızamız da tazeleniyor. Peygamberlerin ve üç dinin atası olarak bilinen Hz. İbrahim’i, okuyucuya aktarmak istediklerini anlatırken tercih etmesi, romanın kurgusuna kuvvet katıyor. Doğru bilgileri kurgu üzerinden veriyor. Okuma isteği artıyor haliyle. Günümüz dünyasıyla Sümer krallığını aplike ederek yazması ve üslubunun özgünlüğü akıcılık veriyor romana. Zelotlar, Grup Kardeşlik, Mossad, CIA, MIT derken akıl almaz gerçeklikle karşılaşıyoruz: Sömürülmüş medeniyet. Astronomi alanında gelinen mesafe, takvimler, düşünceler, mimari eserler, tabletler özellikle kitapta bahsi geçen ve benim en çok ilgimi çeken 4500 yıllık çalılıktaki koç.
Hepsinin üzerine çarşaf örtülmüş, doğu gözlerini yummuş batı ise bunları sömürmüştür.
Edebiyatımızın yazarları tarafından her koşulda ele alınan doğu-batı çatışması bu romanda, daha büyük ölçekli düşünülerek, dünyada var olan gerçek doğu ve batı mücadelesi olarak ele alınmış. Böylece var olan bir gerçeklik daha gün yüzüne çıkıyor. Kitabın içerisinde Mezopotamya’yı, kültürel, siyasi ve tarihi boyutlarıyla da inceleme fırsatımız doğuyor. Sümerlerin kullanmış olduğu birçok sembolü bu romanla birlikte tanıyabiliyoruz.
Roman, Tokyo’da başlayıp Adıyaman’da son buluyor. Sıra dışı bir ölümle birlikte bulunan ipucular polisleri İstanbul’a ulaştırıyor ve macera oradan sonra başlıyor. Kral Antiochos’un Sin Ammar’a yaptırmış olduğu mezarı -ehemmiyeti büyük çünkü bütün hazinesi içinde- farklı ülkelerden farklı kahramanların arayışına şahit oluyoruz. Ortadoğu’nun dinmeyen savaşını Selim hocayla okuyoruz. Kendisi romanın Sümerolog’u. İskender Pala’nın fikirlerini Selim’le daha iyi anlıyoruz. Olimpos’un çocuklarına karşı Hira çocuklarının bitmek bilmeyen savaşı. Hangisi galip gelir bilinmez. Kitapta da bu soruya pek bir yanıt bulamıyoruz maalesef. Romanı temiz ibareleriyle İskender Pala kendisi özetliyor:
Dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapan Ortadoğu… İnsanlığın beşiği ve Hz. İbrahim’in ayak izlerini taşıyan yurtlar… Ve Müslümanlar üzerinden süregiden savaşlar… Bir bakıma Hz. İbrahim’in mirası peşindeki evlatlarının amansız mücadelesi…
İskender Pala, Abum Rabum, Arka kapak
İskender Pala romanının son sayfasına Hz. İbrahim’in göç haritasını da koydurmuştur. Bu harita roman içinde seyahat edilen yerleri gösteriyor. Okuyucusunun bilgilenmesini amaçlayan İskender Pala’nın bu nadide eserini okumanızı şiddetle tavsiye ediyor ve yazımı göç haritasıyla bitiriyorum.