Cemal: Atlas Okyanusu’nda Fırat’ın Salı
Zap Suyu’ndan Alp Çiçeği
Ülkü Tamer
Utangaç bir adamım ben, bir şeyin fiyatını bile soramam. Ayrıca, sorarsam, almak zorundayımdır sanki.
Cemal Süreya
“Şu kadar yaşa geldim, asıl yeteneğimin tam olarak ne olduğunu kestirebilmiş değilim. Evrimin önünde sayısız yol vardır; bir netleşince diğeri silinir. Bende kendimi şiirin içinde buldum, belki de çevremde sadece şiirler, destanlar, halk hikayeleri ve annemin bunları iyi bilişi vardı. Bunlar beni şiire götürdü ve bu yazgı altında kaldım.”
Cemal Süreya
Ben büyük şair değilim diyebilme cesareti göstermiş Cemal Süreya, hiçbir zaman kendini tamamlanmış görmemiştir. Yaptığı işte mutlak başarılı olmak ister, elbet yenilgileri olmuştur. Büyük idealleri vardır giriştiği her işte. Dönem dönem girdiği buhranlarda kalemi daha da keskinleşir. Şiirde daha önce kullanılmamış imgeleme, ironi kullanmıştır. Sosyalizm mi, hümanizm mi; kendini tatmin mi, toplumsal yarar mı gibi konular arasında gider gelir. Anlam arayışındadır. Her ne olursa olsun önceliği hep gençler olmuştur. Ümidin gençlerde olduğunun her fırsatta dile getirmiştir. Keskin zeka ve idrak yeteneğine sahip Cemal Süreya, kimileri için salt aşkı yazmış bilinse de, doğu ve batı tezatlığını, yeniklerin topluma entegre edilmesi, toplumun sosya-ekonomik durumunu yazdığı yazılarda ve şiirlerde anlatmıştır. Aynı yerlere giden, aynı masada oturan, aynı insanlar ile beraber olmayı seven şair, içine kapanıklığından, utangaçlıklarından ve alınganlığından dolayı kendine küçük sınırlı bir hayat kurmuştur.
Düşünceleri ve hisleriyle Cemal Süreya
Ayrıca şiirimi daha bir yayıyorum. Tarihsel bir çizgi yakalıyorum. Anadolu’yu divanece dolanıyorum. Göçebe‘deki soyut yalınlıktan daha “gayrisafi”, ama daha ağırlıklı bir aşamaya geçiyorum. Bir yerde Şeyh Galip’i, bir yerde Yunus Emre ve Pir Sultan’ı yoklayışım da bu kitaptadır.
Annesinden dayak yediği halde, yine ‘anne’ diye ağlayan bir çocuktur aşk.
Biz kırıldık daha da kırılırız. Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.
Uğraşmayı bırak artık dünle ve dünündekilerle. Bir de hep yanında olanlarla yarına bakmayı dene.
Zaman lazım sadece, unutacaksın! Nasıl unuttuysan çocukluğunu, kırılan oyuncaklarını. Kırılan kalbini de öyle unutacaksın.
Ki ben; senin ilkokul yıllarında durmadan yere düşürdüğün kurşun kalem gibiyim. Dışı sapasağlam, içi paramparça.
Parkta salıncak sırası bekleyen çocuk gibi sevdim seni. Biraz heyecan, birazda salıncağı başkası kapacak korkusu işte…
Son kötü günleri yaşıyoruz belki. İlk güzel günleri de yaşarız belki. Kekre bir şey var bu havada. Geçmişle gelecek arasında. Acıyla sevinç arasında. Öfkeyle bağış arasında…