Merhabalar, yazıyı okumaya başlamadan önce yazı okur etkileşiminin artırmak ve bu şaheseri sizlere tekrar anımsatmak amacı ile sonatın linkini buraya bırakmak istiyorum. Ayrıca yazıyı sonatı dinleyerek okumanızı tavsiye ediyorum.
Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Ludwig Van Beethoven 20’li yaşlarında işitme kaybı çekmeye başlamış ve bu süreçte besteciliğe yönelmiştir. Bu dönemin sonunda yaklaşık 1817 yılında Beethoven tamamen sağır olsada bu durum müzik yaşamını etkilememiştir.
Moonlight Sonata (Ay ışığı sonatı) veya bir diğer adıyla NO.14 Do Diyez Minör Sonat da işitme sorunu başladıktan sonra 31 yaşında bestelediği sonatıdır. Beethoven Moonlight Sonata’yı 1801 yılında tamamlamış ve ertesi yıl yayınlamıştır. Moonlight Sonata’nın ilk bölümü oldukça ağır ve monoton (adagio sostenuto) olmasına rağmen eserin en beğenilen ve en bilinen kısmıdır. İkinci (allegretto) ve üçüncü kısım (presto agitato) birbirinden çok farklı duygular yaşatan bölümleridir. Yani sonatta tıpkı hayat gibi farklı bölümler mevcuttur. Belki de Beethoven bu sonatı bestelerken en büyük ilham kaynağı hayat ve onun bize yaşattığı inişli çıkışlı zamanlarımızdır. Zaten hayat duygularımızın ta kendisinden ibaret değil midir ? Sanki Beethoven’ın işitme yetisini kaybetmesine rağmen müzik hayatının etkilenmemesinin en tipik örneğidir bu sonat. Çünkü hayatı anlatmak için işitmeye veya görmeye gerek yoktur gerek ve yeterli olan tek şey yüreğimizde hissetmemizdir.
Kısa bir açıklamadan sonra asıl konumuza dönecek olursak sizlere sonat hakkında bilinen en yaygın üç rivayetten bahsedeceğim.
1.Rivayet:
Bir gün Beethoven, bir arkadaşı ile birlikte Viyana sokaklarında dolaşmaktadır. Tam bu sırada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. Apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve ses oradan gelmektedir. Arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler. İkisi birlikte apartmanın ikinci katına çıkıp kapıyı çalarlar. Kapıyı açan kadın, Beethoven’ı hemen tanır ve şok olur. Beethoven, piyano sesine geldiğini ve mutlaka çalan kişiyi görmek istediğini söyler. Kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek onları içeri alır.
Beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. Annesi kıza, Beethoven’ın geldiğini söyler ve kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız kördür. Bunu gören Beethoven, “lütfen benden bir şey isteyin” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. Kızın cevabı şu olur; “ben hiç ay ışığı görmedim, bana ay ışığını anlatır mısınız?”
bunun üzerine Beethoven piyanonun başına geçerek, ay ışığı sonatını doğaçlama olarak besteler.
2.Rivayet:
Beethoven hayatı boyunca bir tek kadını sevmiştir: Elis. Kimileri çok yakın bir arkadaşının, kimileri de abisinin eşi olduğunu yazıyor. Daha da dramatik olan bu ilişkiden bir çocukları olmasıdır. Beethoven yaşadığı sürece bu çocuktan baba kelimesini maalesef duyamayacaktır. Beethoven, tek aşkım dediği Elis ile mektuplaşmaktadır. Ona olan aşkını ‘’FÜR ELİSE(Solo piyano için Bagatelle No. 25 A minör)’’ adlı eserinde anlatmıştır. Beethoven ve Elis bir gün kaçmaya karar verirler. Çok tehlikeli bir şeydir göze aldıkları. Buluşma yeri ve saati kararlaştırılır. Elis zamanında gelir ama Beethoven gelemeyecektir çünkü onu ve yanındakileri taşıyan fayton yağmakta olan yağmurdan dolayı çamura dönen yolda bir çukura saplanır. Hemen inerler. Beethoven geç kalmak üzeredir. Faytonu çukurdan çıkarmak için ilk önce o atılır ve tekerlerin altına yatar. Bütün uğraşılara rağmen faytonu çukurdan çıkaramazlar. Beethoven‘in başka çaresi yoktur, koşmaya başlar. Çok geç kalmıştır. Ancak buluşma yerinde bekleyen Elis’in dayanacak gücü kalmamıştır, sevgilisinin gelmeyeceğini düşünür. Halbuki gitmek için odanın kapısını açtığı sırada Beethoven binanın dış kapısından içeri girmiştir bile. Ne yazık ki Elis gitmek için, Beethoven da biricik sevdiğine kavuşmak için iki yönlü merdivenin farklı taraflarına yönelir ve birbirlerini göremezler. Beethoven o gece çektiği acıyı ay ışığı sonatında ölümsüzleştirir. Her ne kadar dinlerken farkında olmasak da Beethoven ezgide, koşarak Elis’e ulaşmaya çalışmaktadır. Bu iki aşık birbirlerine kavuşmak için yaptıkları bu hamleyi bir daha denemediler. Hayatları boyunca da bir araya gelemediler.
3.Rivayet:
Beethoven bu eseri, 1801’de aşık olduğu ve kısa bir süre öğrencisi olan ‘’kontes Giulietta Guicciardi’’ye ithaf etmiştir. Genç kız, Beethoven‘dan daha zengin bir adamla evlendirilince Beethoven bunalıma girmiş ve duyduğu derin üzüntüyle bu şaheseri yaratmıştır. Aslında Beethoven’ın bu sonata verdiği isim ‘Quasi Una Fantasia ‘dır. Şair Lugwig Rellstab, 1832’ de müziği ‘Gölde parlayan bir ay ışığı gibi’ olarak nitelendirince eser ‘Moonlight Sonata’ adını almıştır. Yani eser Moonlight Sonata adını yazıldıktan 31 sene, Beethoven öldükten 5 yıl sonra almıştır. Her ne kadar çelişkiler olsada sonatın ilk sürümünün kapağından da anlaşılacağı üzere gerçeğe en yakın olduğu düşünülen rivayet budur.
Dinlerken kapıldığımız duygular ve duygu geçişleri sayesinde bizlerde kendi kafamızda sonatın ismi ile bağdaşan bir hikaye uydurabilir ve buna inanabiliriz. Zaten Moonlight Sonata’yı geçmişten günümüze getiren ve etkileyici kılan şey sonatta kendimize dair bir şeyler bulmuş olmamız değil midir?
En karanlık gecenizin bile ay ışığı ile aydınlanması dileğiyle…
Kaynak: bilimkutusu.com