Her yanı aydınlarla bezenmiş bir hikayesi var bu eserin. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Nazım Hikmet’in açlık grevinde olduğu dönemde Bursa Cezaevine isyanı belki de.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yurtdışında olduğu için Nazım Hikmet’le bağlantısı iyice kopmuştur. Nazım’ın gördüğü tüm zulmü ve tecritleri haksız gören Bedri Rahmi, ‘‘Zindanı Taştan Oyarlar’’ adlı şiirini kaleme alır. Bazı dönemlerde yasaklar görmüş şiir yıllar sonra tekrar canlanacaktır. Bu sefer adı her bölümünde tekrarlanan o söz olan ‘‘Yiğidim Aslanım’’ olacaktır.
Türkiye’den o zamanın faşizm dolu günlerinde özgürlüğü için kaçmak zorunda kalan Zülfü Livaneli Bedri Rahmi’nin oğlu ile tanışır ve bu eserin hikayesini dinleme şansını yakalar. Sahibinin sesinden şiiri dinleyen Livaneli eseri bestelemek için izin ister ve kaçak olduğu dönemde kayıtları tamamlar. O sırada kendi gibi kaçak durumda olan arkadaşı Uğur Mumcu’ya dinletir. Mumcu gözyaşlarını tutamaz ve ‘‘Bu tüm devrim şehitlerine bir ağıt olmuş’’ der. 24 Ocak 1993’de evinin önünde arabasına koyulan bombanın infilak etmesiyle dönemin faili meçhullerinden biri olan Mumcu’nun ölümü ardına Livaneli şarkıyı ona ithaf etmiştir.
Cumhuriyetin 75.Yıl kutlamalarında Livaneli tam nakarata geldiği anda Anıtkabir’e döner ve bu sefer Gazi Mustafa Kemal’e ithaf eder bu eşsiz eseri.Bedri Rahmi’den Nazım’a yazılmış bu şiir Livaneli’nin güzel bestesi ile tam da Uğur Mumcu’nun sar ettiği gibi tüm devrim şehitlerine bir ağıt olmuştur.
Tüm memleket sevdalılarının ardından okunan birkaç dize olarak her zaman kulaklarda çınlayacak. Çünkü:
Anlamı derin, yükü ağır, hatırası büyük.