25 Haziran. Bugün Antoni Gaudi’nin 168. doğum günü. Barselona’nın en ünlü mimari eserlerinin yaratıcısı olan Gaudi 1852’de Katalonya’da doğdu. 1869’da mimarlık eğitimi için Barselona’ya gitti. Barselona tüm sanatsal etkinliklerin merkezi olduğundan Gaudi’nin gelişiminde önemli bir yere sahip oldu. İlerleyen zamanlarda bir bütün olarak görülecek olan Gaudi ve Barselona şehrinin birlikteliği işte böyle başladı. İlk olarak gotik ve geleneksel İspanyol mimarisinin izlerini taşıyan Gaudi kısa sürede kendi tarzını yarattı.
Bu süreçte Orta Çağ binaları için yaptığı yorumsal tarzdaki restorasyonlarla tanınan Fransız mimar ve teorisyen Eugène Viollet-le-Duc ve İngiliz yazar, şair, sanat ve toplum eleştirmeni John Ruskin’den çok etkilendi. Ayrıca John Ruskin’in “süsleme mimarinin kaynağıdır” cümlesini benimsedi ve Londra’da ortaya çıkan Art Nouveau(Sezesyonizm) akımının İspanya’daki öncüsü oldu. Endüstri Devrimine ve sanayileşmeye tepki olarak ortaya çıkan bu Art Nouveau akımına Gaudi de el emeği ve süslemeler kullanarak katıldı ve mimarlıkta barınma ihtiyacının ötesine geçtiler.
Gaudi çocukluğundan beri doğayı çok inceleme fırsatı bulmuş ve eserlerini ortaya koyarken de doğadan çok etkilenmiş. Doğada düz bir çizginin olmadığını savunan Gaudi’nin yapılarında geometrik ve dalgalı formlar kullanmasının sebebi de buradan geliyor. Ayrıca eserlerinde seramik, renkli camlar, yüzeyleri desenli tuğla ve taşlar kullanıyor ve bunları doğanın organik figürleriyle harmanlıyor.
Antoni Gaudi’nin Önemli Eserleri
Gaudi mimarlık hayatına sokak lambaları tasarlayarak başlamış. Ardından bir eldiven imalatçısının vitrinini tasarlamış. Bu tasarım ona Eusebi Güell ile tanışma fırsatı sunmuş. Gaudi Güell ailesiyle olan dostluğu sonucu onlar için eserler yapmış yani bu aile Gaudi’nin finansörü olmuş diyebiliriz. Bu birliktelik Gaudi’nin Barselona’da prestij sahibi olmasına sebep olmuş. Böylelikle Gaudi en önemli eserlerini ortaya koymaya başlayabilmiş.
Casa Vicens
Art Nouveau akımının ilk örneklerinden olan Casa Vicens, Gaudi’nin Vicens ailesi için yaptığı yazlık ev. Mimarın ilk başyapıtı olarak kabul edildiği için ayrı bir öneme sahip. 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren bu evi şimdilerde müze olarak gezmek de mümkün.
Casa Milà(La Pedrera)
Tamamen doğal taşlardan inşa edilen Casa Milà, yapıldığı dönemde taş ocağına benzetildiği gerekçesiyle ağır eleştirilere maruz kalmış ve alay konusu olmuş. Bu yüzden hala ismi taş ocağı anlamına gelen “La Pedrera” diye de anılır. Gaudi’nin diğer eserlerine göre daha az renkli fakat dairesel ve dalgalı formları yapının dış cephesinde görmek mümkün. İnce bir işçilik göstergesi olan dökme demir balkonlar da hayranlık uyandırıcı güzellikte. Yapının avluları, merdivenleri, çatısı sanki bir masal diyarındaymış hissi veriyor. Bina, 1984 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş. Günümüzde de ziyaret etmek mümkün.
Casa Batlló
Gaudi tarafından renkli mozaikler, dalgalı hatlar, ilginç balkonlarla restore edilmeden önce normal bir binaymış aslında ama şimdi bir başyapıt. Kemikler Evi (Casa dels Ossos) de denen Casa Batlló’ya baktığınızda bir masalın ortasında gibi hissedebilirsiniz. Ayrıca Gaudi binanın çatısında bulunan ve bir sürüngenin sırtını anımsatan bölümü, Katalan Aziz George’nin savaştığı Ejderhanın Sırtı olarak tasarlamış. Casa Batlló da 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş ve ziyaret etmek mümkün.
Park Güell
Gaudi’nin Güell ailesi için yaptığı eserlerden biri. Eusebi Güell Gaudi’den içinde evlerin, parkların, ortak yaşam alanlarının bulunduğu bir bahçe-şehir yapmasını istemiş ve Park Güell böyle başlamış. I. Dünya Savaşı sırasında yaşanan ekonomik zorluklar sebebiyle yalnızca 2 ev yapılabilmiş, bu evlerden biri de Gaudi’nin evi. Gaudi bu parkı 1914 yılında yarım bırakmış ve sonrasında da devam etmemiş. Parkın bu yarım hali bile enfes güzellikte. Park, 1984 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş ve halkın ziyaretine açık.
Sagrada Familia (Kutsal Aile)
Sagrada Familia Gaudi’nin şüphesiz en önemli eseri. 1883 yılında başlamış, 1908’de başka proje almayı bırakmış ve 1926’da ölünceye dek aralıksız bir şekilde bu bazilika üzerinde çalışmış. 12 havari için 12, 4 İncil yazarı için 4, Meryem Ana için 1 ve İsa için 1 olmak üzere toplam 18 kule tasarlamış. Art Nouveau akımının en önemli yapılarından olan Sagrada Familia’nın yapımı hala sürmekte. Bu nedenle halk arasında bitmeyen bazilika diye adlandırılıyor. Gaudi’nin ölümünden sonra İspanya’da iç savaşın çıkması ve sonrasında II. Dünya Savaşı, bazilikanın yapımını durdurmuş. İnşaat öyle uzun sürüyor ki daha tamamlanamadan ilk yapılan kısımların restore edilmesi gerekmiş. Sagrada Familia böylelikle yapımı tamamlanmadan restore edilen ilk yapı olarak tarihe geçti. 137 yıldır yapımı süren bazilikanın günümüz teknolojisi kullanılarak 2026 yılında yani Gaudi’nin ölümünün 100. yılında bitirilmesi planlanıyor. Aynı zamanda Sagrada Familia da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmiş eserlerden.
Barselona’yı gezerken bir mimarın bir şehre ne kadar etki ettiğini görüyorsunuz. Sokaklarda gezerken ansızın Gaudi’nin bir eserine rastlayabilirsiniz çünkü çok ünlü yapıları olduğu kadar daha az bilinen yapılarıyla da şehrin her yanında ona rastlamak mümkün. Barselona ile bir bütün olan dahi mimarın 168. doğum günü kutlu olsun!