Aklıma kadeh tutuşların geliyor Çiçek Pasajı’nda akşam üstleri,
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil.
Cemal Süreya
Beyoğlu denince akla ilk gelen isimlerdir Atlas, Çiçek, Avrupa, Halep ve daha nice pasajlar.. Kimisi tarihin tozunu yutmuş kimisi de şairlere konu olmuş. İstanbul’da yaşayanların değil İstanbul’u yaşayanların uğrak adresleri olan Beyoğlu Pasajları, farklı medeniyetlerin izlerini gözler önüne seriyor. Gerek mimarisi gerekse işleyişiyle bizi kendilerine hayran bırakan pasajlara göz atma vakti!
Atlas Pasajı
Pera’nın eğlence ve kültür merkezi olarak bilinen Atlas Pasajı, içerisinde sinema ve hediyelik eşya, kıyafet gibi birçok mağazayı barındırıyor. Tarihin derinliklerinden bakacak olursak, ilk olarak 1870 yıllarında güçlü bir aileye sahip ve Katolik Ermenilerden olan Agop Köçeyan’a ait bir konak olarak yapılmıştır. Köçeyanlar yapının üç katında ikamet edip alt katını da ahır olarak kullanmışlardır. İkinci katında tavanda göze çarpan mimari resimler Barteaux’un eseridir ki bu ünlü sanatçı Paris’teki Louvre Müzesi’nde birçok eser bırakmıştır. 1882’de vefat eden Köçeyan’dan sonra yapı artık konak haline bürünmüş ve satışa sunulmuştur fakat maliyet sorunları sebebiyle en son Kültür Bakanlığı’na devredilmiştir. Restoresinden sonra kuyumcular çarşısına döndürme fikri ortaya atılsa da bu plan hayata geçirilememiştir. 1990’lardan bu yana alışveriş merkezi olarak faaliyet süren Atlas, adını verdiği sineması ile gündeme gelmiştir. Eskiden ahır bulunan yere artık sinema salonu açılmıştır! Sinemanın yanı sıra Marc Aryan, Adamo gibi ünlü sanatçıların konserlerine de yer verilmiştir. İçerisinde Küçük Sahne adıyla bir tiyatro sahnesi inşa edilmiştir. Haldun Dormen, Ulvi Uraz, Sadri Alışık gibi sanatçılara da ev sahipliği yapmıştır. Şimdilerde ise Atlas, tarihi sinemasının verdiği hazla izleyeceğiniz filmlerle, sevdiklerinize hediyeler alabileceğiniz dükkânlarla ve kendinizi şımartacağınız plaklarla sizi bekliyor!
Halep Pasajı
Bugünün kültürünü içinde taşıyan Halep Pasajı 1885 yılında Halepli M. Hacar tarafından yapılmıştır. Atlas’ın tam karşısında bulunan yapı, dört kattan oluşmaktadır ve beşinci katı sonradan eklenmiştir. Pasajın, İtalyan mahkemesi, birahaneler, tüccar büroları ve müzik aleti satan dükkânlarıyla ünlü olduğunu düşünmek hata olacaktır çünkü onu asıl meşhur yapan şey Cirque de Péra yani Pera Sirki’dir. Sirk, pasajın arkasına doğru ahşap malzemelerle inşa edilmiştir. Hem binicilik gösterileri hem de cambazların oyunlarını sergiledikleri bu yapı 1904 yılında yangına kurban gitmiştir. Onun yerine Varyete Tiyatrosu inşa edilmiştir. Tiyatro zengin bir geçmişe sahiptir; Fransız Tiyatrosu olarak Cumhuriyet yıllarında üne kavuşmuş, 1963’te Dormen Tiyatrosu, 1972’den sonra sinema salonu, 1989’da ise Ortaoyuncuların sanat merkezi haline gelmiştir. Süreyya Paşa’nın torunları pasajın sahibi olduktan sonra pasaj, büyük değişime uğramıştır. Ön cephe korunarak bina baştan aşağı yıkılmış ve günümüzdeki betonarme olan yapı inşa edilmiştir. Orijinalliğini koruyan tek yanı ön cephesi olmasına rağmen insan başı kabartmaları, çiçek süslemeleri ile yine de kendine hayran bırakmaktadır. Günümüzde ise Ferhan Şensoy’u seyredebileceğiniz bir Ses Tiyatrosu ile akşamınızı şenlendirecek Beyoğlu Sineması sizleri beklemektedir.
Çiçek Pasajı
Gelelim Cemal Süreya’ya konu olan pasajımıza… Cite de Pera olarak anılan Çiçek Pasajı’nın tarihi Tanzimat dönemine dayanmaktadır. 1870’li yıllarda oldukça gösterişli inşa edilen bu yapı, hem tarihiyle hem de popüler yeme-içme mekanlarının başında gelmektedir. Bilinen o ki, Sultan Abdulhamid ve Abdulaziz tiyatro seyretmek için İstiklal Caddesinin köşesinde yer alan Naum Tiyatrosuna gelirlerdi. İtalyan operaları ile ünlü olan bu tiyatro büyük Beyoğlu yangınında yanarak yıkılmıştır ve yerine Rum Hristaki Zografos Efendi tarafından yeni bir bina inşa edilmiştir. Yanan arsa üzerine Zografos Efendi İtalyan mimar Cleanthy Zanno’ya içinde çarşısı bulunan bir bina inşa ettirmiştir. Paris tarzında döşenen bu bina girişinde yirmi dört dükkan ve üst katında ise lüks on sekiz daireden oluşmaktadır. Binaya Cite de Pera, pasaja ise Hristaki Pasajı denilmiştir. Mütareke yıllarında pasaja çiçekçi dükkanları açılmaya başlanmış ve adı Çiçekçiler Pasajı olmuştur. Rus devriminden kaçan kadınların da burada çiçek sattıkları bilinmektedir. 1940’lardan sonra meyhaneler açılmaya başlanmıştır ve çiçekçilerin yerini yeni ev sahipleri almaya başlamıştır. Hal böyle olunca da geriye sadece “çiçek” adı kalmıştır. Çiçek Pasajı’nı Güzelleştirme ve Yaşatma Derneği’nin büyük katkılarıyla restore edilen pasaj, eğlence merkezi olarak kullanıma açılmıştır.
“Çiçek Pasajı, Beyoğlu akşamlarının ilk durağı, yönlendirici merkeziydi adeta… Ya uzun bir akşamın ilk yudumları ya da eve gitmeden bir iki kadehle stresin atıldığı mekan… Kendi Dünyalarıyla buluşan meyhane ozanları, şövalyeler gibi cesur, mecnunlar gibi aşık olurlar… Eğer bir gün siz de aşık olursanız, bu düşler alemine dalmayı ihmal etmeyiniz. Çünkü, Çiçek Pasajında hayal kurmanın keyfi başkadır.”
Can Kıraç
Biliyoruz ki aşkın da simgesidir Çiçek Pasajı. Kah Sultanlara mesken olmuş kah Süreya’nın gizli aşkına konu olmuş… Elli sekiz yıllık hayatında sır gibi sakladığı aşkına o masalarda şiirler sunmuş. Gözyaşları, sevinç kırıntılarına şahit olmuş yine de sapasağlam durmuş. Duvarlarında gizlediği kahkahaları sizlere açmaya sabırsızlanır olmuş. İşitmenin zamanı gelmedi mi?
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalsa seninle yatmak günah daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Bir çok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Birlikte mısralar düşürüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajı’nda akşam üstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil