Film kısa fakat problem belki de çözülemeyecek kadar uzun. Çünkü dert aslında kimlik derdi.
KJ Adames’ın yazdığı ve yönettiği kısa filmde belki de insanlık tarihinin her dönemini etkileyen bir problem konu alınmış. Kim olduğumuzu, nasıl yaşadığımızı hatta ne için yaşadığımızı sorgulatan filmde bu betimlemenin alegorisi maskeler olmuş.
Karakterin işte bu kelimenin anlamını gerçekten öğrenmesiyle değişecek yürüyüş yolunun olayı şu: İnsanlar karakterlerini maskelerle örterler. Bu maske kimi zaman bir aşk, kimi zaman arkadaşlık, kimi zaman saygınlık gibi meseleler için değişebilir. Hatta bu maskeler insanları sıradanlaştırır. Birbirine benzetir. Çünkü insanlar kendi fikirleri ve özgür düşünceleri ile kesinlikle bir gruba mensup olamazlar. Filmde baş karakterin beyaz maske takıp; diğer karakterlerinde renkli fakat grup grup birbirinin aynı maskelerle dolaştığı bu durumun betimidir.
Burada öğrencilere ders veren ve onları aydınlatan olarak yerlerini almış olan eğitimcilerin yüzlerinde maske yok. Çünkü düşünce, aslında gerçek öğrenim ve bilişin tabuları yıkacağını savunuyor ki, ben bu düşünceye katılmıyorum. Bence çoğu öğreten kendi maskesini üreten birer heykeltıraş.
Filmde maske üzerinden verilen bu örnek başka gizli kodlarla beslenerek aslında benliğe çıkılacak olan yolculuğun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bertaraf olmamak adına mensup olunan kabın şeklini alabilecek kadar beyinlerimizin su dolu olmaması gerektiğini çivi gibi çakan bir yapıt.