İnancın Gücü: Plasebo ve Nosebo

İlaç ya da tedavi özelliği olmayan bir uygulamanın işe yarama ihtimali nedir? Peki normalde etki göstermeyecek olan şey, kişide negatif bir etki oluşturabilir mi?

Bu soruları plasebo ve nosebo etkileri sayesinde açıklamak mümkün. Bir ilacı ya da tedaviyi kabul ederken kapıldığımız düşünceler, vücudumuzda beklediğimizden daha büyük bir etki oluşturur. Sadece bir algıyla iyileşebilir yahut daha ağır hasta olabilirsiniz. Oluşturulan algı sanal olsa da sonuçları gerçektir.

Neredeyse 1700’lü yıllardan beri kullanılan plasebo etkisi; kişi, uygulanacak olan tedavinin kendisine iyi geleceğine inandığında ortaya çıkar. Bu sayede, etkisiz bir ilaçla ve pozitif bir telkinle olumlu etki oluşturabilirsiniz. Kelime anlamı “memnun edeceğim” olan plasebo, hastayı tamamen iyileştirmekten ziyade hastayı memnun etmeye yarar.

Psikolojik bir etki olsa da plasebonun kişiye katkısı göz ardı edilmemelidir. Fizyolojik etki ve plasebo etkisi çoğu zaman birbirini tamamlar ve birinin eksik olması halinde sağlanan fayda daha azdır. Bunun yanında, plasebo etkisi ile sahte ameliyatlar yapıldığı da olmuştur. Kişilerin bu “ameliyatlardan” sonra kendilerini iyi hissetmeleri ilginç olsa da bu örnek, etik olarak sorgulanmıştır.

Günümüzde pek çok kişi plasebo etkisinden haberdar fakat bir de daha az bilinen nosebo etkisi var. Biraz da nosebo etkisi ve yapılan çeşitli deneylerden bahsedelim.

Plasebonun “kötü ikiz kardeşi” nosebo ters bir etki oluşturur. Kelime anlamı “zarar vereceğim”dir ve kişi, hiçbir olumsuz yanı olmasa da kullanacağı maddenin sağlığını kötü etkileyeceğine inanırsa çeşitli hastalık semptomları gösterebilir. Gerçeğe çevrilmiş korkuları ifade eden nosebonun sonuçları olumsuzdur ve bazı yan etkilerin daha fazla görülmesine, hatta ölüme yol açabilir.

1970’li yıllarda, çeşitli şikayetlerle gittiği hastanede kendisine “karaciğer kanseri” tanısı konulan ve birkaç ay ömrü kaldığı söylenen bir adam, teşhisin ardından kanserde yaşananlara benzer semptomlar göstermeye başlıyor ve birkaç ay içinde hayatını kaybediyor. Sonrasında karaciğer kanseri tanısının doktordan kaynaklanan yanlış bir teşhis olduğu ortaya çıkıyor. Bu olay, nosebonun ölüme varan etkisine bir örnek.

Başka bir deney de astım hastalarına yapılıyor. Hastaların yüzlerine, içinde hiçbir alerjen bulunmayan su buharı püskürtülüyor. Hastaların bazılarına bu su buharının içinde alerjen madde olduğu söyleniyor ve sonrasında bu kişilerde nefes daralması gibi cevap reaksiyonları olduğu görülüyor.

Benzer şekilde, ilaçların yan etkilerini okuyup üstünde fazla durmak, normalde oluşmayacak yan etkilerin görülmesine yol açabiliyor. Hatta ilaç konusunda, plasebo ve nosebonun birlikte görüldüğü durumlar da ortaya çıkabiliyor. Baş ağrısına iyi geleceğine inanarak içtiğiniz bir ilacın mide bulantısı yapabileceğini öğrendiğinizde (ve tabii inandığınızda) baş ağrınız geçerken (plasebo) mide bulantısı yaşamaya başlayabiliyorsunuz (nosebo). Bu konuda, “bilmediğin şey sana zarar veremez” diyenler var 🙂

Beynimizdeki bazı bölgelerin, inanç ve beklentilerin bizi bu şekilde etkilemesinden sorumlu olduğu bilinse de net mekanizma hala tam anlamıyla açıklığa kavuşmamıştır.

“Söz konusu beyin olduğunda, görüyoruz ki inanmak çok ama çok önemli. Neye inanırsanız onu yaşarsınız. O nedenle inancınızı asla yitirmeyin. Siz başaramasanız da beyniniz başaracaktır, yeter ki ona güvenin.”

Serkan Karaismailoğlu

Kaynak:

Dr. Çağrı Yalgın – Açık Beyin

Serkan Karaismailoğlu