Özlem, sadece beş harfli bir kelimeden ibaret bir duygu değil. Gidip görmek istediğin zaman göremediğin, bekleyip gelmeyenin, özlenmesi gerekmezken özlenenin. Marcel Proust’un “Bir insana olan özlem iç organlardan daha fazla yer kaplar” diyerek ifade ettiği duygudur.
Özlemenin eş anlamlısı hasret, “Acı çekme, yorulma, korunaksız kalma” anlamlarına gelen “Hasr” dan türer. Özlem duyulur, hasretse çekilir.
“Özlem, örneğin, işitmeyeceğini bildiğin birisine
Oruç Aruoba
-yalnızca ona; ama, kendi kendine- ‘nerdesin?’
diye seslenmendir.”
Özlem belki de sadece geçmişe özlemdir. Ömrümüzden alan hatıralarla dolu geçmişimiz, sevgi dolu bir bitmemişlik duygusudur.
Nostalji filminin yönetmeni AndreyTarkovsky geçmişe özlemle ilgili şunları söyler;
“Diğer bir deyişle, kendi ülkemizde, yakınlarımızın yanında, mutlu bir aileye rağmen nostalji duyabiliriz. Çünkü ruhumuzun kısıtlandığını hisseder, onu istediğimiz gibi geliştiremeyeceğimizi anlarız. Nostalji, dünya önündeki bu güçsüzlüktür. Maneviyatını başkalarına iletememenin acısıdır.”
Kalbin, dildeki kifayetsiz elçisi, burnunda tütendir özlem. Beklemeyi katlanır kılan bir çeşit sabır testidir.
“Seni görmedikten sonra her gün benim için gece,
William Shakespeare
Gecelerse parlak gün, rüyalar seni bana gösterince”
Özlem dalga dalga gelir, birden bire gider, sonra tekrar gelir ve bir günde bir sürü med-cezir yaşatır.
“Özlem ki bir başkasının özlemine tutkunluksa
Edip Cansever
bir yerde hep aynı şeyi özlüyoruz”
İnsan hep olmayanı özler. Özlediği olunca da olmayan başka bir şeyi özlemeye başlar. Ama insan hep özler çünkü illaki insanın her zaman bir “Olmayanı” vardır.
“Sesimi biriktirmiyorum artık ağlama
Refik Durbaş
Ne kadar gelişmiş olsa da acı üretimi
Yüzbinlerce kuş uçurdum hüzünden arınmış
Sen ki zehirlerini soydun sevdanın ve zamanın
Sesimi biriktirmiyorum artık ağlama
Kalbimde özlemi yok imkansız baharların”
Bazen olmayacağını, gelmeyeceğini, göremeyeceğini ve dönmeyeceğini bile bile özlersin. Can yaksa da özlersin.
“Ne güzeldin giderken kanım can parçam benim.
Bilge Karasu
İçimdeki kuş tünek değiştirdi
Yüreği durmadan dönecek misin?”
Özlem, vedası sessiz olan zamanın ve ayrılığın kokusu nasıl kuvvetli bir duygudur ki var olmayan bir kokuyu burnunuzun dibine kadar getirebilir ve olmayan sesi kulaklarınızda çınlatır.
“Herkesin
Turgut Uyar
Bir umudu vardır,
Bir savaşı,
Bir kaybedişi,
Bir acısı,
Bir yalnızlığı,
Bir hüznü…
Çünkü herkesin bir gideni vardır…
İçinden bir türlü uğurlayamadığı…”
Özlem, kalbe yerleşen ince bir sızıdır. Varoluşuna anlam katan insandan uzak kaldığında, özlem insanın içini yakıp bitiren duygu olur.
“Sevgimi unutmak için seyrederim bir tabloyu, bir mermeri,
Fazıl Hüsnü Dağlarca
ki ne kadar dalsa ruhum yeniden döner geriye:
okurum düşüne düşüne okuduğun şiirleri,
senin düşüncen geçerken üzerlerinde bir sıcaklık kalmıştır
diye.”
Özlem, eski, çok eski bir sevinci hatırlatır, en büyük hüznü verir. Ölüm mutlak değil, hatta gerçek olduğu kadar sanaldır. Kıymetlilerimiz biz ölmeden ölmezler. Sevilen ölünün yokluğu aslında özlemden ibarettir.
“Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
Yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alacakaranlıkta
Koşuyorum ardından.”
Nazım Hikmet
Sevgili oğlum Doğa Tokuçoğlu; Sana olan özlemin kalbime verdiği acıyla öyle ağırım ki kendime…