Sonu olmayan hüzünlü bir şiirin dizeleri gibi karanlığı bitmeyen ayrılık… Bütün heyecanların unutulduğu, öfkenin yitirildiği karanlığı bitmeyen ayrılık.
“Tıpkı senin gibi ben de katlanıyorum
Anna Ahmatova
Karanlığı bitmeyen ayrılığa.”
Karanlığı bitmeyen ayrılık: İçin için yanan bir çözümsüzlük, müthiş bir çaresizlik.
“İnsan en çok kaçtığı şeyden asla kurtulamıyor.”
Marcel Proust
Karanlığı bitmeyen ayrılık da sevgiye dahil. Şaşkın bir acıyla hatırlanan geçmiş de sevgiye dahil.
“Kadavra sessizliğiyle çıkalım her sevdadan
Küçük İskender
Her sevda bin kavgaya denk gelsin
Kelebek ölüsü taşıyan cenazelerin peşinde
Durgun, erdemli, ama sıradan”
Karanlığı bitmeyen ayrılık: Her şeyden vazgeçiş, kalabalık içinde yalnızlığı derinden hissetmek.
“Ayrılık ne biliyor musun?
Şükrü Erbaş
Ne araya yolların girmesi,
Ne kapanan kapılar,
Ne yıldız kayması gecede, ne güz
Ne ceplerde tren tarifesi,
Ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!”
Reşat Nuri Gültekin 1922 yılında yazdığı “Çalıkuşu” isimli romanında ayrılığa dair şöyle der;
“İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış.”
Edip Cansever’ in “Çağrılmayan Yakup” kitabında yer alan “Cadı Ağacı” şiirinde;
“Ölü bir balığın ölü bıraktığı yerde
İşte o gibi bir yerde ben
Doğanın ve bütün canlılıkların ölü yerlerine bakıyorum
Kendimden ne kadar öldürdüğüm sorulursa
Buna bir şey diyemem”
Karanlığı bitmeyen ayrılık: Bir yalnızlık şarkısı, insanın içini üşüten gönül sessizliği. Her şeyin geçiciliğini anlatan yarım kalan sevinç, her zaman yarım kalmış veda, yıkıcı yalnızlık.
Postmodernizm, büyülü gerçekçilik ve sürrealizm gibi sanat akımlarını eserlerine yansıtan Japon yazar Haruki Murakami ayrılık hakkında şöyle der;
“Biz şimdi dünyanın birbirinden en uzaktaki iki ucunda duruyoruz. Bu iki noktanın ucunu bağlayan bir sözcük, hiçbir dilde olamaz.”
Lübnan asıllı Amerikalı ressam, şair ve filozof Halil Cibran’ da sevginin derinliğini ayrılığa bağlar;
“Anlamazmış meğer sevgi, ayrılık saati gelmeden kendi derinliğini.”
Acılarının başını evcimen telaşlarla okşayan şair Didem Madak’da karanlığı bitmeyen ayrılık;
“Sonra gittin.
Çocuk oldum bir daha, ağladım.
Kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
Kitaplar, aşk, her şey.
Her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.”
Sevgili oğlum Doğa Tokuçoğlu: Kalbin göğsünün dışında gittin gideli bütün sesler senin kederli sesin.
“Sen ve ben acıdan bir dağız,
Sen ve ben bu dünyada bir daha hiç karşılaşmayacağız.”
Anna Ahmatova