Serenad Bayraktar… Rotterdam’dan Türkiye’ye ulaşan güçlü bir ses. Hem caz müzik hem klasik müzikte trompetiyle başarısını kanıtlayan genç sanatçı şimdide kendi sesiyle ruhundaki müziği daha geniş kitlelere duyuruyor. İlk Teklisi “Kabul Ettim”in ardından “Hissediyorum” ile müzikseverlerle buluştu. Serenad Bayraktar ile yeni şarkısı, müzikal yolculuğu ve gelecek planları üzerine konuştuk.
Öncelikle “Hissediyorum” için tebrikler. Kişisel enerjinizle paralel, müziği ve klibiyle eğlenceli, kıpır kıpır bir şarkı. İlk tekliniz Kabul Ettim’de aynı enerjiyi bulmuştuk. Türk müzik dünyasına yepyeni bir soluk olarak girdiniz. Sizi yeni keşfedenler için kendinizi kısaca tanıtmanızı istesek. Serenad Bayraktar kimdir?
Öncelikle çok teşekkür ederim. Müziğe çok küçük yaşlarda ailem sayesinde adım attım ve orta okul 1. Sınıftan itibaren konservatuvar klasik müzik trompet eğitimimi sürdürüyorum. Bunun yanı sıra kendimi müzikal anlamda sürekli geliştirmeye devam ediyorum. Gerek kendi şarkılarımı bestelemek olsun, gerekse kendi ekipmanlarımı alarak mini bir stüdyo yaratmak olsun. Kısacası kaliteli olan müziğin her dalında olmaktan çok mutluyum.
Müzik dünyasının içinde bir aileden geliyorsunuz. Yeteneğinizin keşfinde ve hayatınızın ilerleyen dönemlerine bu durumun sizin için avantajları nelerdi?
Aslında gerçekten bu konuda çok şanslıyım diyebilirim. Tabiki aileminde müzisyen olmasındamüzikal anlamda ilerlememde çok büyük payı var. Ama şunu da söylemeliyim ki; konservatuvar zamanlarımda bazı armoni derslerinde zorlandığım zamanlarda babam çok küçük ipucular verirdi. Oturup saatlerce anlatmazdı bazı şeyleri. ‘Başka öğrencilerin ailesi müzik öğretmeni değil’ derdi hep. Bu beni o zamanlar üzüyordu fakat yaşım ilerledikçe anladım ki kendin vakit harcayarak öğrendiğin şeyler, uzun süreli hafızanda daha çok yer ediyor 🙂
Müzik hayatınıza Trompeti yol arkadaşı olarak tercih etme süreciniz nasıl gelişti?
Trompet benim küçükken çizgi filmlerde, filmlerde, radyolarda, orkestralarda çokça duyduğum ve her zaman dikkatimi çeken bir enstrüman olmuştu. Konservatuvara girmeden önce sürekli araştırıp dinlerdim. Bu beni gerçekten çok heyecanlandırıyordu. Böyle gözlerimi kapatıp kendimi hayal ediyordum. Daha sonra yetenek sınavlarını geçtikten sonra enstrüman seçimi yapılıyor. İşte orada her şey belli oldu çünkü bütün jüriyi ısrarla trompet çalmak istediğime ikna ettiğimi hatırlıyorum 🙂 tabi ki küçük bir kontrolden sonra bütün jüri trompet için uygun olduğumu söylemesiyle başladı yol arkadaşım ile uzun yolculuğumuz.
Eğitiminizi Hollanda’da devam ettiriyorsunuz. Türkiye’den sonra yurtdışı deneyiminiz müzisyen kimliğinize neler kattı?
Eğitim hayatım Holldanda’ya taşınmam ve konservatuvar eğitimimin burada devam etmem ile tamamen değişti. Kendimi geliştirmek için çokça fırsatım oldu çünkü burada klasik müzik eğitimimin yanı sıra dünya müziği hakkındaki ufkum da fazlasıyla açıldı. Katıldığım proje ve derslerde dünya müziği ve çokça elektronik müzik ile fazlasıyla bilgi edindim. Bu beni müzikal anlamda çokça geliştiren bir şey oldu. Bu nedenle bu pandemi dönemlerinde çıkarıdığım ve yaptığımız müziği okulda aldığım ve hala almaya devam ettiğim eğitimime borçluyum.
Kendi şarkılarınızı söylemeye karar verdikten sonra hayatınız nasıl şekillendi?
Aslında küçük yaşlardan beri bu dünyanın içinde olduğum için benim müziğim yada başkasının müziği olarak bakmıyorum. Ya da klasik müzik veya caz müzik olarak kategorilere ayırmıyorum. Kaliteli olan her müzik türü benim için evrenseldir bu nedenle her zaman iyi ve kaliteli müzik dinlemeye ve üretmeye çalışıyorum.
Türkiye’nin en başarılı prodüktörlerinden Genco Arı ile GTR müzik çatısı altında çalışıyorsunuz. Başta Genco arı olmak üzere şarkılarınızda birlikte çalıştığınız ekip arkadaşlarınızla bir araya gelme ve üretme süreçlerinizden bahseder misiniz?
Genco Arı’yı çok eskiden beri takip ediyordum ve yaptığı bütün işleri hayranlıkla dinliyordum. Bu nedenle aslında onu çok eskiden beri tanıdığımı söyleyebilirim. Birbirimizi takip ederek iletişime geçtik ve ilk buluşmamızdan sonra Burcu ablayla da Genco abiyle de enerjilerimiz çok iyi uyum sağladı. O günden beri Stüdyo benim ikinci evim. Yaptığımız müzikten ikimizin de çok keyif alıyor olması aramızdaki bağı daha da kuvvetlendiriyor 🙂 Sevgili GTR ailesi ile Genco Arı’nın Tavsiyesi ve önerileri üzerinde çalışmalarımıza başladık ve çoğu konuda onlar sayesinde deneyim sahibiyiz.
Yeni şarkınız “Hissediyorum” ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?
Yeni şarkımız Hissediyorum; biraz daha dinamik, Retro disco hava barındırdığı için ve malum yaz aylarının gelmesi ile de birlikte çokça beğenildi. Klipte de yansıttığımız şarkımızın havasına uygun Kıpır kıpır enerjiyi bende, dinleyicilerim de çok sevdi. Bu yüzden gerçekten çok mutlu ve şanslı ‘Hissediyorum’ 🙂
Şarkının klibi de oldukça beğenildi. Retro kareler, çarpıcı renkler… Klibin fikir ve çekim aşamaları nasıl gerçekleşti?
Klip çekim aşamamız Murat Joker ve ekibi sayesinde gerçekten çok keyifli ve profesyonel bir ortamda gerçekleşti. Hem çok eğlendiğimiz hem de çokça danslar ettiğimiz enerjisi ile aşırı yüksek olan bir ortamımız vardı. Stüdyo ortamımızda herkesle güzel bir bağ kurduk ve bu da ortaya çıkan işin konspetini de kalitesini de güzel bir yere taşıdı.
Klasik müzik ardından caz müzik hayatınızın temelini oluşturuyor. Kendi şarkılarınızın üretim sürecinde bu altyapının teknik olarak katkısını nasıl değerlendirirsiniz?
Açıkçası hayatımın temelini Klasik müzik oluşturuyor ve bunun yüzde 80’lik kısmının kapladığını söylebilirim. Bu alanda yaklaşık olarak 11 sene sürdürdürken aynı zamanda son 2 yılda da projeler sayesinde caz müziğe dahil oldum. Tabi ki dinlediğim müziklerde yer aldığım proje ve konserlerde bu alanda gelişmemde çok büyük katkı sağladı. Bu nedenle kendi şarkılarımın üretim kısmında aldığım klasik müzik eğitimimin büyük bir rol oynadığını düşünüyorum.
Sizinle ilgili bilgileri araştırırken harika bir detaya rastladım. 2018 yılında içinde bulunup yorumuna imza attığınız “Altmış Sekiz” projesinin hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?
Tabi ki bu projemizi anlatmayı çok isterim..EkaterinaDunaeva ile yaptığımız bir projeydi. Katia ile yaklaşık 6 senedir çok güzel bir dostluğumuz var. Kendisi grafik Tasarım sanatçısı, aşırı yardım sever, hayvan dostu ve çok akıllı otizmli bir yakışıklının annesi. İsmi Uzay ve 8 yaşında.Katia, Her zaman oğlu ile gurur duyan birisi. Bütün hayat mücadelesi Uzay ve onun mutluluğu için. Sözlerini rusça yazıp çevirdiğimiz ‘Almış Sekiz’iilk bana gönderdiğinde okuyup dakikalarda ağlamıştım. Beni çok duygulandıran ve gururlandıran bir proje olacağını biliyordum. Aslında kendi kendime çokça minik bestelerim vardı ama bu benim profesyonel anlamda yaptığım ilk bestemdi. Dünyada yaklaşık her 68 Çocuktan bir tanesinde otizm görülmesinden dolayı şarkımızın ismi ‘Almış Sekiz’ oldu ve 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nde paylaştık, çok güzel geri dönüşler aldık. İçinde ‘iyi ki bulundum’ dediğim projelerin başında geliyor.
Gelecek günlerde bizi Serenad Bayraktar ismiyle yeni projeler bekliyor olacak mı?
Kabul Ettim ile başlayıp upuzun ve sonu olmayan bir yolculuğa çıktığımızı söyleyebilirim. Bu nedenle ismimi çokça göreceğimiz faklı farklı projelerimiz kısmen tamamlandı ve hepsi paylaşılmayı bekliyor 🙂
Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ediyor ve size sağlık ve müzik dolu günler diliyoruz.