TRAFİĞİ AKSATAN KADIN: LOU ANDREAS-SALOME

Nietzsche, Rilke ve Freud’u Kendine Hayran Bırakan, Dünyadaki İlk Kadın Psikanalist Lou Andreas Salomé

“Benim duyduğum en aşağılayıcı şey, insanın yürekten inanarak yaptığı bir şeyi saklamak veya inkâr etmek zorunda kalması. Sevinmeniz gerekirken utanç duyuyorsunuz!”

Feniçka- Lou Andreas Salomé

Tarifi ve kendisi zor bir kadındır Lou Andreas Salome. Hem yüzyılın en zeki ve en dışa dönük insanları arasında olup hem de dünyadaki ilk kadın psikanalisttir. 1861’de St. Petersburg’da dünyaya gelen Salome, otoriter bir babanın kural tanımaz kızıdır. Babasından gelen kuralcı tavırlar nedeniyle kendisini kafesine sığmayan bir kuş olarak yetiştirmiştir. Üniversite için Zürih’e gitmiştir ve orada aldığı felsefe ve sanat tarihi derslerinin yanı sıra kendini her alanda geliştirerek entelektüel bir mizaca bürünmüştür. Kalemi ve aklı onun en güçlü savunması olmuştur. Güzelliği ise ile dillere destandı. O kadar ki girdiği her yerde “trafiği aksatan kadın” olarak bilinirdi. Herkes tarafından çarpıcı olduğu iddia edilen bu kadın, birçok başarılı hayatlara dokunmuş, ufkunu açmış fakat sonunda kendi yoluna devam etmiştir. Meclislerde “baştan çıkarıcı” diye anılmasının sebebi ne olabilirdi? Sadece güzelliği mi?  Sizce Rilke, Nietzsche ya da Freud düşünürlerimiz salt güzellik ile baştan çıkarılabilir miydi yoksa ufuklarını genişleten kişiliği ile onları kendine hayran mı bırakmıştı?

“Tanrı’nın var olmamasının imkânsız olduğu kadar, benim de böyle bir dogmaya inanmam imkânsız.”

Lou Andreas Salomé
Trafiği aksatan kadın Nietzsche ile tanışır…

Hayatı boyunca Tanrı’yı durmak bilmeden sorgulayan Salome öncelikle, kendine benzerliği ile çekime kapıldığı Nietzsche ile tanışmıştır. Tanrının öldüğünü ilk kez yüksek sesle söyleyen bu adamla birliktelikleri iki sene kadar sürer. Beraber felsefe ve sanat tartışmaları yapmak Salomé’nin bir hayli hoşuna giderdi. Fakat bu ilişki tek taraflı devam edecekti.. Rivayete göre Nietzsche’nin evlenme teklifini kabul etmeyen Salomé, birçok başarılı eserin kapılarını aralamış oldu. Bunlardan biri olan İrvin Yalom’un kaleme aldığı “Nietzsche Ağladığında” kitabındaki bir alıntı, bu karşılıksız aşkın Nietzsche’yi ne kadar üzdüğünü ortaya koymaktadır: “Hangi yıldızlardan düşüp birbirimizi bulduk biz. Bu kadar düz bir cümlenin bu kadar karmaşık olmasına neden olan kadın.”

Düşünceleri, zekası, dillere destan güzelliği ile birçok yazarı kendisine hayran bırakan Salomé’nin yolu bu kez Rilke ile kesişecektir.

Salomé’nin en verimli arkadaşlığı Rilke ile başlar.

“Her gün, sabah uyandığında, geceleri uykuya dalarken sana şunu söylediğimi düşün: “Sana sevgi duyuyorum.”

Ruth-Lou Andreas Salomé

Ardından onun esas yaşamını belirleyen ve dönüm noktası olacak ünlü şair ve yazar Rainer Maria Rilke ile tanışmıştır. Rilke’nin onun hayatındaki öneminden bahsederken “İç organlarımın kokusunu Rilke’yle tattım.” der. Rilke ise Salomesiz bir dünyayı düşünemediğini söyler. Rilke için ilk görüşte aşktır bu. Aralarındaki on beş yaş farkından mıdır bilinmez güzel dehamız Rilke’yi önce reddeder fakat bu ret uzun sürmez. Muhteşem ve karmaşık bir ilişki başlamıştır. Salomé’nin, Rilke’nin büyük bir şair olmasında da payı vardır. Rusçayı ona öğretmesiyle Rilke, Rus edebiyatındaki başarılı sanatçıların yazıları anlamaya ve tatmaya başlamıştır. Rilke’nin Salomé’ye olan hayranlığını şu dizeler ortaya koymaktadır: “Benim berrak kaynağım, dünyayı senden görmek istiyorum.” Bu et ve tırnak ilişkisinin bitme nedenleri arasında Rilke’nin bitmez tükenmez melankoliği süregelmiştir. İlişki bitmiş olsa da Salomé yine bir hayata değinmiş, karanlık bir kuyuyu aydınlatmıştır.

Sigmund Freud’un düşünce dünyasının yapı taşı Lou Andreas Salomé

“Korkunç bir zekâ… Onun yanına yaklaşan herkes, varlığının samimiyetinden ve uyumundan çok güçlü bir biçimde etkilenirdi; kadınlara özgü zaafların hiçbirinin hatta insani zaafların bile çoğunun onda bulunmadığını, yaşamı boyunca bunları aşmış olduğunu fark ederdi.” 

Sigmund Freud

Salome’nin yolu Viyana’ya düşer ver trafik o zaman karışmaya başlar. Tüm Viyana Salome’den söz ederken Freud, bir toplantıda Salomé ile sekiz saat aralıksız sohbet etme güzelliğine nail olmuştur ve sohbet sonrasında dediği tek şey “Korkunç derecede entelektüel bir kadın”dır. Sanırım bu bir nevi “sana hayranım gitmem gerek” sözünün yansımasıdır. Freud’un üslubunda bir değişiklik yaratmıştır Salome. Birçok filozof ve yazarların hayatına değen bir kadındır, hepsi de Salome ile tanıştıktan sonra yazılarını onun fikrini almadan yazamaz olmuşlardır, bunların başında da Freud gelmektedir artık. Gözlerini birbirlerinden hiç ayırmadan sohbet etmeler başladığında Freud içindeki volkanı tutamıyordu. Salome’nin olmadığı toplantılarda Freud “Dün gece yoktunuz, gözlerim koltuğunuzda takılı kaldı” ifadesini kullanırdı. Öyle naif ki… Salomé de Freud’un “hem kendini ele verme hem kendini saklama yolundaki çabalarını” anlamıştı. Freud’un bir derse girişini şöyle betimlemiştir “Bir omzu düşük, duvarın kenarından, duvara sürünerek sanki kimseye kendini göstermemek çabasıyla kürsüye doğru ilerler, bir yandan da herkes görsün isterdi.”  Hiç kimseye ait olmamaya ve kendine ait olmaya adamıştı kendini Salomé. Freud için son derece tehlikeli ve korkutucu olan bu kadın, Freud’un en yakın öğrencisi aynı zamanda piyanist, şair olan Victor ile de kısa bir birliktelik yaşadı. Freud bu birlikteliği anlayınca öğrencisine de sırtını dönmüştür. Victor hem Salome’nin hem de Freud’un sevgisinden mahrum kalınca çözümü intihar etmekte bulmuştur. Aynı anda hem kendini asıp hem kurşun sıkmıştır. En acısı da tüm psikanalist ailesi bu durumla ilgilenmemiştir, sessiz kalmışlardır… Salome’nin zamanla trafiği aksatma durumu kaybolmaya başlamıştır ve Rilke ile tanışmadan önce evlendiği Friedrich’in yanına geri döner. Freud ile mektuplaşmaları devam etmektedir fakat çok geçmeden Freud, Salomé’nin ölüm mektubunu alır.  Ölüm mektubunu okurken büyük bir çığlık atmıştır Freud. İlerde çok ses getirecek ve tartışmalara konu olacak “Musa Ve Tektanrıcılık” kitabını ilk kez Salomé’ye göndermiştir ve onun onayını almadan yayımlamamıştır. Salomé’nin görüşlerine herkesten çok değer verdiği için o onayladıktan sonra çevresindekilerin eleştirilerine kulak asmamaktadır. Freud’un hayatı boyunca önemsediği en önemli kişidir Salomé. Hatta bunu kendi kızını Salome’nin kızı sayacak kadar yakın hissetmesinden anlayabiliriz. Bir mektupla başlayan hikâyenin yirmi beş yıl devam edeceğini kim bilebilirdi ki?

“Kesinlikle kendi hayatımı yaşayabilirim ve ne olursa olsun bunu yapacağım. Böyle davranarak hiçbir ilkeyi temsil etmiyorum; ama çok daha güzel, benim içimde olan bir şeyi, tamamen yaşamın sıcaklığı olan, neşe dolu ve kaçıp gitmeye çalışan bir şeyi temsil ediyorum.”

Lou Andreas Salomé

Dönemine ayak uyduramıyordu Salomé, daima ileriyi görüyor ileriyi düşünüyordu. İnandığı şeyler uğruna savaş vermek, başına buyruk davranmak ve her şeyi sorgulamak hayat felsefesi olmuştu. Bazıları için trafiği aksatmış bazıları için baştan çıkarıcı olsa da, biz onu kendine inancını daima diri tutan “ilk kadın psikanalist” olarak anımsıyoruz.

Salomé; aklın, başarının ve güzelliğin timsali.

Salomé; “baştan çıkarıcı” safsatasını yıkan mucize.

Salomé; hayata ince dokunuş, kendi yolunda dimdik ilerleme.

Salomé; anlaması zor, müthiş bir eser!