Osmanlı Dönemi’nde modern resim sanatının ilk kıvılcımı: Osman Hamdi Bey
30 Aralık 1842’de İstanbul’da doğdu. Sadrazam İbrâhim Edhem Paşa’nın oğlu, Halil Edhem (Eldem) ile İsmâil Galib’in ağabeyidir. Çok yönlü bir kişi olarak yetişmesinde ailesinin önemli rolü olmuştur. İlkokula Beşiktaş’ta başladı ve 1856’da Mekteb-i Maârif-i Adliyye’ye kaydoldu. 1857’de hukuk tahsili için Paris’e gönderildi. Burada bir yandan hukuk öğrenimine devam ederken bir yandan da Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda resim dersleri aldı ve arkeolojiyle ilgilendi. Sanata ve özellikle resme olan ilgisi hukuktan daha ağır basınca zamanının ünlü ressamları olan Jean-Leon Gérôme ve Boulanger’in atölyelerinde çalıştı. 1858’de gittiği Sırbistan ve Viyana’da müzeler ve resim sergileriyle ilgili incelemelerde bulundu. Aynı yıllarda Paris’e eğitim için gönderilen Süleyman Seyyid ve Şeker Ahmed Paşa ile birlikte 1867’de II. Milletlerarası Paris Sergisi’ne katıldı. Bu sergi dolayısıyla bir madalya alan Osman Hamdi’nin ve arkadaşlarının sergide Türk pavyonunda bazı görevler almış olmaları muhtemeldir.
Çok yönlü bir kişiliğe sahip olan Osman Hamdi’nin üzerinde durulması gereken yönlerinden biri de ressamlığıdır. Zamanımızda daha çok ressam Osman Hamdi olarak tanınır. Özellikle figürlü kompozisyonlar ve portreler yanında peyzajlar, natürmortlar, karakalem portre ve desenler yaptı Türk resmine figürlü kompozisyonu getirdi, bu konuda öncü oldu. Akademik doğrultuda büyük boy figür ve figürlü kompozisyonlar ortaya koyan Osman Hamdi hocası Gérôme’un etkisinde kaldı ve oryantalist tarzda resimler yaptı. Tablolarında yakın olduğu şarkiyatçılardan farklı olarak Doğu’nun, özellikle Türk sanatının güzelliklerini yansıttı. Figürleri kendine güvenen, dik duran, düşünen biçimde resmeden ve kompozisyon içinde dikkati çekecek özellikte bulundukları ortama uygun kıyafetlerde ele aldı. Değişik giysileri resmedişinde 1873 Viyana Sergisi’ne gönderilen “elbise-i Osmâniyye”nin büyük etkisi oldu.
Tablolarında daha çok fotoğraftan yararlanarak montaj usulünde birleştirmeci üslûpta eserler verdi. Kompozisyonlarında açık ve anlaşılır bir çevre düzeni, optik yanılsamaya imkân tanımayan bir netlik, yaygın ve saydam bir ışık, titiz ve yüzeye bağlı bir boya kullanımı görülür. Formu sağlamak için ışık ve gölgeden yararlanırken eşyanın kendi rengine bağlı kaldı. Yurt içinde ve yurt dışındaki müzelerde ve çeşitli koleksiyonlarda eserleri bulunan Osman Hamdi’nin Camiden Çıkış, Balıkçı, Yeşilcami’de Kur’an Okuma, Halı Satıcısı, Âbıhayat Çeşmesi, Hamam, Kaplumbağa Terbiyecisi, Türbe Kapısı Önünde Kadınlar, Eskihisar, Mimozalı Kadın ve Şehzade Türbesinde Derviş önemli eserlerinden bazılarıdır.
Osman Hamdi Bey sanat yaşamı boyunca figürlü kompozisyonlar, portre ve peyzaj türünde resimler yapmıştır. Bu yapıt türlerini farklı üsluplarda boyamıştır. Yapıtlarında Osmanlı yaşantısına, Türk insanına ve Türk sanatına yer vermiştir. Resimlerindeki konuları titiz, ayrıntıcı bir işçiliğe, gözleme ve belgeye dayalı bir yaklaşımla ele almıştır. Bunları, gerçekçi bir resim diliyle ortaya koyarak Doğu yaşamını, kültürünü ve etnografyasını resimleriyle belgelemeye ve onlara sahip çıkmaya çalışmıştır. Kendinden emin, okuyan, tartışan, içinde bulunduğu çevrenin yaratıcısı figür tiplemeleriyle Türk insanını yüceltmiştir. Bu, onu Avrupalı oryantalistlerden ayıran en önemli noktadır.
Osman Hamdi Bey, Kadıköy’ün ilk belediye başkanıdır. Ülkenin ilk Türk arkeoloğu kabul edilir. En önemli arkeolojik kazısı 1887-88’de yaptığı Sayda Kral Mezarlığı (Lübnan) kazılardır. Bu kazılar sırasında dünyaca ünlü İskender Lahidi’ni bulmuştur. Çağdaş İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni kurmuş olan Osman Hamdi Bey Türk müzeciliğinin de kurucusudur. Bu müzenin yirmi dokuz yıl müdürlüğünü yapmış ve müzeyi dünyanın sayılı müzeleri arasına sokmuştur. Günümüzde varlığını Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi olarak sürdüren Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’nin de kurucusudur. İlk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressam olarak tarihe geçmiştir.