Bu listemizde, az işle çok şey başaran, filmleriyle yeri geldiğinde hüzünlendirip yeri geldiğinde düşündüren, İran sinemasının göz bebeği, baş tacı Abbas Kiyarüstemi’nin hep aynı tatta kalan 7 filmini sizler için derledik. Abbas Kiyarüstemi gerek işlediği konular olsun gerekse sanatsal yönüyle hep akıllarda kalacak filmler üretmeyi başarmıştır. İşte o birbirinden güzel ve unutulmayan filmlerin olduğu liste:
1. Kirazın Tadı
Listemizin başında 1997 yılı yapımı “Kirazın Tadı” filmi yer alıyor. Orijinal adı “ta’m-ı gilas” olan film Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanmıştır. Küçük bir bütçe ayırılarak çekilen film, tamamen amatör oyuncularla çekilmiştir. Gösterildiği birçok festivalden de ödülle dönen filmin konusu; baş roldeki Badii’nin intihar ettikten sonra kendisini gömecek birisini aramaktadır. Yolda arabasıyla gezerken birçok insanla karşılaşır ve bu insanlara para karşılığında kendisini gömmesini ister. Filmi izlerken hayatın anlamını düşünebilir, az da olsa hüzünlenebilirsiniz. İyi seyirler 🙂
2. Rüzgar Bizi Sürükleyecek
Listemizin ikinci sırasında ise 1999 yapımı “Rüzgar Bizi Sürükleyecek” filmi yer alıyor. Dram türündeki bu filmde konu olarak; Birkaç film yapımcısının küçük bir köye gitmesini ve burada bir anda kendilerini köy yaşamının içinde bulmaları işleniyor. Filmde birçok oyuncu ve konu izleyiciye gösterilmiyor. İzlerken bir hayli sıkıcı bir olsa da işlenen şiirsel dil sizi uzaklara götürmeye yetecek.
3. Arkadaşımın Evi Nerede?
Listemizin üçüncü sırasında ise Kiyarüstemi’nin Köker Üçlemesi ya da Deprem Üçlemesi’nin ilk filmi olan”Arkadaşımın Evi Nerede” filmi yer alıyor. Filmde konu olarak ise: Küçük bir çocuğun sınıfta yanlışlıkla arkadaşının defterini alıp, ona tekrar defterini ulaştırmak için yola koyulmasını ve yolda geçen hadiseler işleniyor. Şimdiden iyi seyirler 🙂
4. Zeytin Ağaçları Altında
Listemizin son sırasında yine Deprem Üçlemesi’nin üçüncü ve son filmi olan “Zeytin Ağaçları Altında” filmi yer alıyor. İçinde hem güldürüp, hem düşündüren diyalogların olduğu ve umutsuz insanlara bir zeytin dalı gibi uzanan filmde konu olarak: sanat ve hayat arasındaki ilişki tüm karmaşıklığıyla ve kurguyla gerçeğin sınırları sürekli bulanıklaştırılarak ele alınmıştır.