1939 yılında güzel bir Haziran ayında İran’ın Tebriz şehrinde mevcut sistemi rahatsız edecek (İran şahlığı) bir çocuk dünyaya geldi, ismi Samed Behrengi. Yoksul Azeri köylerinde öğretmenlik yapan aynı zamanda halk masallarını araştırıp yeniden düzenleyen Behrengi, köy okullarında öğrencileri için hikayeler yazdı “Küçük Kara Balık” kitabı da bu yazdığı ilham verici kitaplardan biridir.
Kitap, yaşlı bir balığın 12 bin yavru balığa anlattığı küçük kara bir balığın öyküsünü konu alır. Küçük Kara Balık, her akşam annesi ile birlikte ay çıkmadan evlerine dönüp yosunlarla üstlerini örtüp uyur. Bir gün kara balık:
Bir kez , yalnızca bir kez bile olsa özgür bir balık gibi korkusuzca ay ışığını görerek uyumalıyım.” der.
Bu düşüncenin sabahında tüm derelerin döküldüğü yere gitmeyi aklına koyar ve annesinin “tüm dünya bu deredir” dediği dereden çıkıp uzun bir yolculuğa düşer. Tüm mevcut konfor alanını bırakıp keşif için yola çıkanlara ilham bir kitaptır bu kitap. Çünkü kara balık her yola çıkan yolcunun yaşadığı gibi karşısına engel koyan, onu uyaran kişilerle karşılaşır.
Ona “dünya çok büyük bir yer asla bitiremezsin bu yolu” diyenlere:
Olsun gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum” ayrıca “daha bu su birikintisinden hiç ayrılmadan nasıl olur da dünya hakkında her şeyi biliyorsunuz” der.
Kitap, bir çocuk kitabı olmasına rağmen tıpkı Küçük Prens gibi (onun kadar ilgi görmese de) derin ideolojiler içeriyor. Kitabın bir yerinde herkesin bir zaman aralığında mutlaka düşündüğü bir düşünceyi Küçük Kara Balık dile getiriyor:
Ben bilmek istiyorum gerçekten yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün müdür?”
Bu soruyu Alper Gencer’in “Sana Bir Ara Aklımda Kalanları Anlatırım” şiiri ile üç noktalamak isterim.
“Bu kadardır işte/Ne kadar dersek/O kadar olan hayat”
Öykünün sonunda yaşlı balık masalını bitirip yavru balıklara yatmasını söylüyor ve 11 bin 999 balık gidip uyuyorlar. Yalnızca, öyküyü dinleyip etkilenen küçük kırmızı bir balık ne kadar uğraşırsa uğraşsın uyuyamıyor ve sabaha kadar denizi düşlüyor. Aslında öykünün tam bu kısmında Kara Balık istediği şeye ulaşmış oluyor. Ne kadar artık onu kimse görmese ve gözden kaybolmuş olsa da hikayesi ile yavru kırmızı balıklara ilham oluyor.
Samet Behrengi de insanların içine küçük kara balıklar salarak 1967 yılında 28 yaşında Aras Nehri’nin kıyısında şüpheli bir şekilde aramızdan ayrılıyor. Behrengi’nin ne kadar nehirde boğulup öldüğünü söylense de şahlık rejiminin açıkça eleştirmiş olduğundan ölümünün bir suikast olduğu da yaygın bir düşüncedir. Küçük Kara Balık kitabı İran’da hala yasaklı kitaplar listesinde olmasının yanı sıra ülkemizde 12 Eylül zamanları okunması yasaklanmıştır.
Belki Behrengi hayatta olsaydı daha birçok ilham verici çocuk kitabına daha sahip olacaktık ama bizler büyük balığın küçük balığa ilham olabileceğine inanmaktansa balıkların birbirini yediği öyküler anlatmayı seçtik.