8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü

Merhaba hanımlar, beyler. Bugün hepimizi çok yakından ilgilendiren bir konunun ortaya çıkışı hakkında konuşacağız. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Şu sıralar her ne kadar kozmetik mağazalarının indirime girmeye başlamasıyla, sokakta gördüğümüz pano ve afişlerde sadece ”Kadınlar Günü” yazılarak içini boşaltmaya çalışsalarda hepimiz çok iyi biliyoruz ki çiçeklerle, hediyelerle, sevgiyle, haykırış ve hak için yapılan mücadeleyle kutladığımız bu günün bize armağan eden bedenlerin yine hak ve özgürlük için bedenlerini kimi bir toprağa verdi, kimi ise bedenini bir şehrin çatısına serpti.

Ben Ayşe Yılmaz 23 yaşındayım ve Sınıf öğretmeniyim 21.y.y’da yaşamama rağmen hala düşündüklerimi söylemekten korkuyor, dilediğim gibi sokağa çıkıp istediğimi giyemiyorum. Yaşadığım dünyadaki kadınlar sözlü ve fiziksel tacize uğruyor ve bunların karşılığında suçlu bulunuyor ve çeşitli etiketlerle karşı karşıya kalmakla birlikte onların hayatlarını hiçe sayanlar ise hiçbir cezaya maruz kalmadan ellerini kollarını sallayarak mahkeme kapılarından çıkıp yarım bıraktıkları işlerini eşlerini sonsuzluğa uğurlayarak tamamlıyorlar ve buna NAMUS diyorlar. Öncelikle onlar, namusun zannettikleri gibi bir kavram olmadığını anlayamayacak kadar eğitimsiz ve asla ehlileştirilmeyecek varlıklar. 2019 yılında 474 kadın öldürüldü ki bunlar resmiyette olan rakamlar. Günümüzde bir fili bile eğitebilirken erkeklerimizi eğitemiyor işledikleri cinayetleri namus olarak görüyor, sözlü tacizleri ise bir güç gösteri zannediyorlar.

Cinsiyetimden ötürü geri plana atılıyor, haklarım elimden alınıyor ve küçümseniyorum. Bana verilen haklardan minnet duymamı bekledikleri yetmiyormuş gibi elimdekiyle yetinmem bekleniyor.

İçinde bulunduğumuz durumun komik yanı ise bunların hepsinin 21. y.y’da yaşanması ve katlanarak devam etmesi. Fazla uzatmayacağım buyurun gelelim 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününün tarihine beraber yolculuğa çıkalım. Bu arada 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü kutlarım.

İşçi hakları hareketiyle başlayıp tüm dünyada 100 yıla aşkın bir süredir kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler tarafından 16 Aralık 1977 tarihinde kabul edilen 8 Mart, bu güzide günün uluslararası bir gün haline gelmesi fikrini ortaya atan ise  Clara Zetkin’di.

Clara Zetkin

Tüm dünyada yankı uyandıran eylemlere tanık olduğumuz 8 Mart, 1908 yılında, New York’ta 15 bin işçi kadının kısa mesai süresi, seçme hakkı ve daha yüksek maaş istemesiyle filizlenmeye başlamıştı.

ABD’nin New York şehrinde 8 Mart 1857 yılında başlayan grevin sonunda 120 emekçi kadının polisin saldırmasıyla ve işçilerin birer hiçe sayılarak fabrikaya kitledikten sonra çıkan yangının sonucunda 120 kadının can vermesiyle Cllara Zetkin, 8 Martta daha iyi koşullar altında çalışabilmek için vahşice can veren kadınlarımızın anısına 8 Mart tarihini ‘’Internationaler Frauentag’’ Dünya Kadınlar Günü olarak geçmesini önerdi ve öneri kabul edildi.

Peki 120 canın ardında değişen bir şey oldu mu?

Hala saç rengimiz ve saç uzunluğumuza göre zekamız belirleniyor, etek boyuna göre ahlâk değerlerimize puan veriliyor. Kahkahalarımızın davetkâr mesajlar içerdiğini düşünüyorlar. Daha hala haklarımız için savaşıyor vahşice öldürülüyoruz kimimizin sesi çok çıkıyor, KISIYORLAR! Kimimizin sesi daha çıkmadan hayatla bağlarını koparıyorlar ve bunları hepsi dünyanın sonunda oluyor…

Bu yazıyı okuyan genç kadınlara sesleniyorum önce insanlığınızın sonra kadınlığınızın farkına varın. Hiçbir haksızlığın, tacizin karşısında sessiz kalmayın. Ne kadar susarsak o kadar ölürüz. Yalnız değilsiniz.

Exit mobile version